top of page

Tekno-Felsefe: Yapay Zekâ ve Teknolojik Tekillik

Teknolojik Tekillik Kavramı, insan zekâsını aşan, yapay zekâ tabanlı bir bilince erişimin varsayımsal bir sıçrama noktasıdır. Bu anlamda teknolojik tekillik, gelecekte yapay zekânın insan zekâsını aşarak; yeni bir tür olarak mevcut medeniyeti ve insan doğasını önemli bir şekilde değiştireceğine inanılan teknolojik bir seviyedir.



Giriş

Günümüzde bilgi işlem teknolojisinin yeteneklerinin insan bilinciyle ve yetenekleriyle karşılaştırılması, yapay zekâ ve onunla ilintili felsefeyi gündeme getirmiştir. Bu bağlamda, öncelikle bilgisayarların, insan zihninin bir modeli olmadığı ve makinelerin insan bilgisinin gelişimine destek veren bir cihaz gibi yorumlanması gerektiğini belirtmek gerekir. Bir başka bakış açısından ise yapay  zekâ felsefesi, bilgisayar programlarına dönüştürülmüş öğrenen algoritmaların, insan merkezli felsefi bir açıklaması olarak da nitelendirilebilir. Ancak bu bakış açılarının hiçbiri durumu tam olarak açıklayacak tanımlar değildir.


İnsanlık, gelişimine bu sözü edilen öğrenen makinelerle devam etmektedir. Yani evrim melezlenmiştir ve insan-makine etkileşimi ile evrim daha da hızla gelişmektedir. Ancak bu gelişme, aynı zamanda hem insan hem de makineler tarafında farklılaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bu anlamda insan-makine melez gelişme süreçleri çevre ve doğa üzerinde de farklılaşmalara yola açarak, doğal evrim süreçlerini de başka evrelere sürükleyecektir. Bu anlamda İnsanlık tarihi boyunca gelişen insan düşünce sistematiği, artık yalnız değildir; ona eşlik eden makine öğrenme süreçleri ve insan-makine arayüzleri vardır. O halde artık felsefe de sadece insan düşünce mekanizmalarının tekeli altında değildir ve felsefe de evrimleşecektir. İşte ‘Evrimleşen Felsefe’ bu anlamda bambaşka bir kavrayış ve yaşam modelini de beraberinde getirecektir.


Dönüşüm devam etmektedir! İnsan zihninin ürünü olan felsefe nesnelleşerek yerini teknolojik varlıklara bırakırken, onlardan doğacak olan yeni felsefelere de yol açmaktadır. İşte bu yeni felsefi akımın adı ‘Tekno-Felsefe’dir.

 

2. Antik Felsefeye Bilim ve Teknoloji Penceresinden Kısa Bir Bakış

Antik felsefede Platon ve Aristoteles, insanlık tarihinin ve modern bilimin şekillenmesinde hayati roller oynamıştır. Platon'un fikirleri insan düşüncesini ve inanç alanını etkilerken Aristoteles'in yaklaşımı deney yoluyla fiziksel dünyayı anlamaya odaklanmıştır. Dolayısıyla Aristoteles, modern bilim ve teknolojinin temelini atmıştır.


Kökleri Aristoteles'in ilke ve yöntemlerine dayanan modern bilim, günümüzün teknolojik bilgisinin gelişimine katkıda bulunurken bununla birlikte, çağdaş teknoloji de Platon'un fikirleriyle yakından bağlantılı olmaya devam etmektedir.


Platon, insanın ve insan ruhunun inanç alanında daha saf ve yüce duygulara sahip olduğuna inanmıştır. Sonuç olarak Platon'un felsefesi; insan kavrayışının estetik, sanatsal, mistik ve metafizik yönleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuş ve insan bilişini şiirsel bir unsur olarak şekillendirmiştir. Öte yandan, Aristoteles'in kavramları gerçekçilik ve pragmatizmi vurgulamıştır.


Şekil 1. İnsansı Robot ‘Platonics’: Kavramlardan Nesnel Dünyayı Algılama (© S. Seker)
Şekil 1. İnsansı Robot ‘Platonics’: Kavramlardan Nesnel Dünyayı Algılama (© S. Seker)

Aristoteles'in felsefesi ve yaklaşımları bugün tanık olduğumuz bilim ve teknolojinin modernliğinden sorumluyken, çağdaş teknoloji de Platon'un anlayışıyla benzerlikler göstermektedir. Böylece hem Aristoteles'in hem de Platon'un düşünceleri günümüz bilim ve teknolojisinin arka plan resmini oluşturmaktadır.


Bu düşüncelerden hareketle Platon'un ‘İdealar Dünyası’ kavramına dayanan felsefesini, bulut bilişim sistemi ile bilişsel-insansı bir robot olan ‘Platonics’ arasındaki iletişim tabanlı, sanal ve dijital dünyalar arasındaki bir betimleme olarak varsayabiliriz. [1]

 

3. Platon Felsefesinin Bulut Bilişim Sistemleri İle Olan Benzeşimi

İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliği, gelişmiş bilişsel yapısıdır1.  Kavramları, dili ve matematiği geliştiren insan zihni, mantık ve felsefeye dayalı düşünce yapısını geliştirirken ürettiği teknolojinin temeli olan modern bilim metodolojisini de geliştirerek, günümüz teknolojisine ulaşmıştır. Bunu yaparken de insanoğlu, kavramsal olarak bu gelişimin temellerini yaklaşık 2400 yıl önce Platon ile atmıştır. İnsan zihninin kavramlara dayalı idealar dünyası ile iletişimi ve bunların dünyada somutlaşması, insan zihninin soyut olandan nesnel olana doğru indirgemeci yanını oluşturmuştur. Aslında bilgi, saf bilgi alanından insan zihnine bir akış gibi görünmüş, böylece akışın taşıdığı dinamik özellikler, bilgiye dönüşerek kavramların nesnelleşmesini sağlamıştır.


Günümüzde benzer bir teknolojik durum, bulut bilişim sistemlerindeki veri ile onunla iletişim kuran bilişsel bir robotun hafızası arasındaki etkileşimle ortaya çıkan insansı davranıştır. Bilişsel insansı robota, merkezi bir bilgi alanından akan bilginin anlamı, Platon'un 2400 yıl önceki felsefi yaklaşımının bugünkü teknolojik dünyamızdaki izdüşümüdür.

 

3.1. Platon'un Felsefesine Kısa Bir Bakış

Platon, metafiziğinde ‘Şeyler’ (Things) ve ‘Formlar’ (Forms) arasında ayrım yapar. Şeyler; insanlar tarafından algılanabilen, gerçekliğin zamanla değişime ve bozulmaya maruz kalan yönlerini temsil eden nesnel varlıkları ifade eder. Formlar ise idealar tarafından tanımlanır, ebedi ve değişmezdir; duyusal algıdan ziyade akıl yoluyla kavranan mükemmel kavramsal âlemler olarak var olurlar.


Şekil 2. Platon'un epistemolojik sistemi
Şekil 2. Platon'un epistemolojik sistemi

Platon'a göre formlar dünyası ‘gerçek dünya’ iken, ‘şeyler dünyası’ gerçekliğin bir taklidi olarak kabul edilir. Duyulur-Algılanabilir Dünya’daki kusurlu şeyler ise mutlak ve mükemmel formların kusurlu modelleri olarak var olurlar.

 

3.2. Platon'un Felsefesinde Bilişsel Döngü ve Bulut Bilişim Sistemi

Şekil 2'ye göre, ilk bölüm (1 numaralı bölge) bilgi düzeyini, epistemolojik dünyayı tasvir etmektedir. Bu bölge, bilinci de içeren üst-bilişsel bir sistemin temel işlevlerini anlama ve akıl yürütmeyi temsil eder. İkinci bölüme geçildiğinde, formlar metafizik dünyanın soyut alanında tezahür eder. Bir gözlemci olarak insan beyni bu formları nesneler ve imgeler olarak algılar. Kendi alanı olarak adlandırılan zihin, daha sonra bunları fikirlerden nesnel anlamlara dönüştürür. Dolayısıyla insan zihni ve bilinci, kendi içinde var olan gölgelere veya formlara benzer şekilde, fikirler olarak bilinen soyut formları kullanarak, birleşik bir bilişsel sistem olarak hareket eder. Sonuç olarak Platon'un metafizik yaklaşımı ve idealar dünyası bilişsel bir sistem olarak temsil edilebilir.

 

Burada bilinç koşulsuz bir kavram olmalıdır; çünkü formlar dünyasında matematiksel formlar da tanımlanır ve matematiksel kavramlar ve bilinç arasında ilişki kurulabilir. Bu anlamda “Matematik nerededir” sorusundan daha çok “Matematiği kim yapar” sorusu daha anlamlıdır ve cevap olarak “Matematiği bilinç yapar” denilebilir. Tersi olarak, “Eğer bir yerde matematik varsa orada bilinç vardır” demek de anlamlı olur. Bu nedenle bilinç Max Planck'ın da belirttiği gibi mutlak bir şeydir. Ayrıca, matematiksel formları tanımlamak için itici bir güç olan anlama ve akıl kavramı gibi kavramlar da tanımına bağlı olarak bilişsel yeteneklerdir. [2]

 

Varsayımsal robot Platonics'in bellek sistemleri, bilgi ve veri depolamak için depo görevi görür. Bu bağlamda ‘Bulut’ terimi, robot bellek alanında bulut bilişim teknolojisinin kullanımıyla ilgilidir. Bulut bilişim; internet tabanlı bir ağ üzerinden hesaplama kaynaklarının, depolama kapasitesinin ve veri yönetimi hizmetlerinin sorunsuz bir şekilde sağlanmasını kolaylaştırır.

Şekil 3. Bulut Bilişim Sistemi [Vikipedia].
Şekil 3. Bulut Bilişim Sistemi [Vikipedia].

Sonuç olarak, robotlar bilgi depolamak, veri işlemek ve hatta yapay zekâya dayalı algoritmalardan yararlanmak için bulut bilişim hizmetlerini kullanabilir. Platonics'in hafızasına yerleştirilmiş sensörler, kameralar ve diğer veri toplama araçları, çevredeki fiziksel ortamı algılamasını ve yorumlamasını sağlar. Toplanan veriler robotun belleğine aktarılır ve burada işleme tabi tutulur. Ancak bazı senaryolarda, bir robotun yerleşik belleği sınırlamalara sahip olabilir ve mevcut tüm verileri barındırmak ve işlemek için yeterli kaynaklardan yoksun olabilir. İşte bu noktada bulut bilişim çok önemli bir rol oynamaktadır. Robotlar bulut tabanlı hizmetleri kullanarak verileri merkezi bir sunucuya veya veri merkezine aktarabilir. Daha sonra bu veriler bulut içinde depolanır, yapay zekâ algoritmaları kullanılarak işlenir ve hatta analiz edilir. Platonik türü robotlar bulut hizmetlerine bir internet bağlantısı üzerinden erişebilir ve gerektiğinde ilgili bilgilere hızlı erişim sağlayabilir. Sonuç olarak, bulut bilişim teknolojisi bir robotun belleğinin genişletilmesine izin vererek gelişmiş depolama kapasitesine, işleme yeteneklerine ve veri analitiğine erişim sağlar. Ayrıca, birden fazla robotun erişebileceği ortak bir bulut tabanlı bellek kullanılarak işbirliğine dayalı çalışmalar ve veri paylaşımı da gerçekleştirilebilir.

 

Bu tür bir varsayımsal model, 2400 yıllık Platon felsefesinin günümüzdeki teknolojik karşılığıdır ve felsefeden teknolojiye giden yolda son derece çarpıcı bir örnektir.

 

4. Yapay Zekânın Ötesi ve Teknolojik Tekillik

Bazı bilim insanları ve felsefeciler, geniş anlamlı yapay zekâ projesinin 2050’li yılları bulmadan sonuçlanacağını ve bu gerçekleştiğinde de insanoğlunun son keşfini yapmış olacağını ileri sürmektedir. Böyle bir olayın gerçekleşmesi tarihsel bakımdan teknolojik sıçrama anlamındaki bir tekillik olarak tanımlanmaktadır. Peki, nedir bu ‘Teknolojik Tekillik’ kavramı? Teknolojik Tekillik Kavramı, insan zekâsını aşan, yapay zekâ tabanlı bir bilince erişimin varsayımsal bir sıçrama noktasıdır. Bu anlamda teknolojik tekillik, gelecekte yapay zekânın insan zekâsını aşarak; yeni bir tür olarak mevcut medeniyeti ve insan doğasını önemli bir şekilde değiştireceğine inanılan teknolojik bir seviyedir. ‘Tekillik’ kavramı 20. yüzyılda John Von Neumann2  tarafından, ‘Teknolojik Tekillik’ ise ilk kez Vernor Vinge tarafından kullanılmıştır3.  Vinge, 1983’teki bir makalesinde hızla gelişecek yapay zekânın bir tür tekilliğe ulaşacağını ve bu noktadan sonra gerçekliğin tahmin edilemeyeceğini söyler. Bu tür bir tekillik, aynen karadeliklerin merkezindeki tekillik gibi sonrasının hesaplanamaz oluşunu anımsatır. Ray Kurzweil ise 2005’te ‘Singularity is Near’ adlı kitabında teknolojik değişimin yaratacağı etki ile insan zekâsının ve biyolojisinin aşılacağı bir dönemi tarif eder4.  Bir anlamda bu tarif, teknolojik adlandırmayla ‘İnsanlık 2.0’ şeklinde insanlığın yeni bir dönemi olarak anlamlandırılır. [3, 4]


Şekil 4. İnsanlığın Gelişimsel Sıçraması-Teknolojik Tekillik [3].
Şekil 4. İnsanlığın Gelişimsel Sıçraması-Teknolojik Tekillik [3].

Bu alandaki benzer kavramlar, ‘Yapay Zekâ Tekilliği’, ‘Yapay Genel Zekâ’ ve ‘Zekâ Patlaması’dır. Teknolojik tekillik aslında yapay zekâ ve bilgisayar bilimlerinin yanı sıra robotik, nano-teknoloji ve biyoteknoloji gibi alanlardaki artan gelişmelere de bağlıdır. Bu alanda yaşanabilecek gelişmeler sırasıyla,

·      İnsan kontrolünden bağımsız bir şekilde ortaya çıkacak olan ‘Yapay Genel Zekâ’ ürünü, Yapay Bilinç,

·      Kendi kopyalarını üretebilen ve kendini zekâ bakımından geliştirebilecek bir süreç sonunda yeni teknolojilerin geliştirilmesinde bir patlama yaşanması ve

·      Biyoteknoloji vasıtasıyla insan bedeni ve beyninin desteklenerek, yeteneklerin güçlendirilmesidir.


Bu anlamda yapay zekâ üzerine yapılan araştırmaların ortaya çıkaracağı sonuçların, trans-hümanizm kavramı ile ilgili teknolojilerin gelişiminde de önemli rol oynayacağını göstermektedir.

 

Ancak yapay zekâ araştırmalarının ortaya çıktığı bu dönemde işlevselliğin ve salt davranışçılığın hâkim olacağı konusu da aşikârdır. Bu anlamda bu tür teknolojik gelişmeler bilinci, bilinçaltıyla ve tarihsel birikimiyle ilişkilendirmeyen bir teknolojik gelişim olarak, her zaman sorgulanabilir ve tartışmaya açık varsayımsal kavramlardır. Bu bakış açısından bu yeni teknolojiler her zaman belirsizliklerini koruyacaktır.

Şekil 5. Teknolojik Tekillik ve Trans-hümanizm. [5]
Şekil 5. Teknolojik Tekillik ve Trans-hümanizm. [5]

5. Olası Sonuçlar ve Yorumlar

Yapay zekâya bağlı olarak gelişen teknolojilerin, tarihsel gelişime dayalı sosyal yapıları nasıl etkileyeceği konusu en temel sorudur. Örneğin işsizlik dalgası yaratıp yaratmayacağı ve ekonominin nasıl şekilleneceği sorusu akla gelebilecek ilk sorulardır. Hatta yönetim biçimleri ve bu yönetim modellerinde insan yönetici yerine makine tabanlı bir yöneticinin etkileri ve insan grubunun karşısında başka bir sınıf olarak makineleri oluşturarak, sınıfsal çatışmalara sebebiyet verip vermemesi de olası sorunların diğer bir tarafıdır. Bu anlamda, pek çok insanın endişelerinden birisi de makinelerin insanlığa karşı bir kalkışmasının olup olmayacağı ve makinelerin insanların sonunu getirip getirmeyeceği konusudur.

 

Asıl sorulması gereken daha gerçekçi bir soru ise bu makineleri kimlerin ve nasıl kullanmayı planladıklarıdır; çünkü yakın gelecekte askeri güçler, yapay zekâ tabanlı robotik ve tamamen otonom sistemler ile donatılmış ordulara dönüştürülecektir. Yani binlerce Platonics’ten oluşan bir ordu varsayılabilir! Yapay zekâya sahip robot-askerlerden kurulan bir ordu kime karşı ve neden savaşacaktır? Yapay zekâya dayalı teknolojilerden hareketle elde edilen bilgi, refah ve hatta ele geçirilecek kaynaklar, silah endüstrisinin evrimsel bir parçası olarak daha ölümcül etkiler yaratan yıkıcı bir yapay zekâya mı dönüştürülecektir? Günümüze bakıldığında bu olası durumlar, çok da beklenmeyen durumlar değildir. [6]

 

İnsanlık için çok büyük bir fırsata dönüşebilme olasılığına sahip olan faydalı bir teknolojik devrim, aynı zamanda büyük bir yıkıma sebep olma potansiyeline de sahiptir. Bu bağlamda ele alınan potansiyel durumlar, felsefi bir bütünlük içerisinde, faydaya dayalı bir süreci başlatmak üzere şimdiden tartışmaya açılmak durumundadır. Aksi takdirde insanlık ve geleceğimiz başka bir şekilde, teknolojik tekilliğin asimtotik değişimi içerisinde, sonsuzluğun bilinmezliğine doğru yön kazanacaktır…



1. Cognitive (İng.): Bilişsel, Cognition-Bilişsellik 

2. J. Von Neumann (1903-1957): Macar asıllı, Amerikalı matematikçi ve bilgisayar bilimcisi J. Von Neumann (1903-1957), 2. Dünya Savaşı’nda askeri amaçlı olarak tasarlanan ENIAC bilgisayarını tasarlamıştır. İkinci tasarladığı bilgisayar NORC (Noval Ordinase Research Computer), 24 saatlik bir hava tahminini birkaç dakikalık hesaplama sonunda verebiliyordu.

3. Vernor Vinge (1944-2024): Amerikalı bilimkurgu yazarı. CA San Diego Eyalet Üniversitesi’nde Matematik ve Bilgisayar Bilimleri konusunda akademisyenlik yapmıştır.

4. Ray Kurzweil (1948- ) : Amerikalı bilgisayar bilimcisi ve gelecekbilimci.

 

KAYNAKLAR

1. Serhat Şeker, T. Çetin Akıncı, Ahmet Öztürk, “Plato’s Philosophy and Cloud Computing System With a Cognitive Approach”, Artificial Intelligence and Applications, Bon View Publishing Pte. Ltd. August 16, 2023.

2. Serhat Şeker, ‘Bilişsel Kavramlar Üzerine Aforizmalar: Düşünsel Deyişler’; Sayfa 65-70, Alkun Yayınları, 2023.

3. Evrim Ağacı Akademi, ‘Süperzekâ’ya giden yol çok yakınımızda’, Yazı no: 1., evrimagaci.org, Erişim tarihi: 19 Ekim 2024.

4. Vernor Vigne, ‘Technological Singularity’, docdrop.com, Erişim Tarihi: 19 Ekim 2024.

5. S. Sava, ‘Teknolojik Tekillik: Yakın mı Uzak mı?”, tahtapod.com/blog/fuetuerizm, Erişim tarihi: 19 Ekim 2024.

6. Nick Bostrom, ‘Superintelligence: Paths, Dangers, Strategies’, Oxford Press, 2014.

Comentarios


İletişim

Gayrettepe Başak Sokak No:2 D:1 Beşiktaş / İstanbul

+90 212 285 69 15

ituvakif@ituvakif.org.tr                 KVKK

  • Instagram
  • Facebook
  • Twitter
  • LinkedIn

Haber ve Duyuruları Almak İçin Abone Olun

Teşekkür Ederiz

© 2022 Tüm Hakları saklıdır. İzinsiz kullanılamaz. | İstanbul Teknik Üniversitesi Vakfı resmi web sitesidir. 

bottom of page