
İnsanların geçmiş hayatlarında;
Yaşadıkları mahalleler,
Uzun süreli veya kısa süreli temasta olduğu insanlar ve edindiği intibalar,
Çalışmalarını beraber yaptığı insanlar,
Çeşitli vesilelerle şahit olduğu ve bilfiil iştirak ettiği olaylar, hafızalarında kaçınılmaz şekilde derin izler bırakmaktadır.
Her insan gibi benim de özellikle öğrencilik yıllarından ve bilahare meslek hayatımdan, belleğimde derin izler bırakan anılar mevcut olup günlük hayatta çeşitli vesilelerle zihnimde yeniden canlanmaktadır. Tazelenen bu anıların bazıları insanı mutlu eden, bazıları ise hatırlamak istemediği anılar olabiliyor.
Ben burada özellikle İTÜ’deki öğrencilik yıllarımdan ve aidiyet duygusundan bahsetmek istiyorum. Benden beş yaş büyük ağabeyim İTÜ mimarlık öğrencisiyken ben lise öğrencisiydim. Lisede yatılı öğrenciydim. Ağabeyim de Gümüşsuyu Yurdu’nda kalıyordu. Her çarşamba ve cuma günleri ağabeyimi ziyarete giderek üniversite koridorlarını, sınıfları, kantinleri hatta bazı laboratuvarları ziyaret ederdim. Üniversitenin, o çağlardaki bir lise öğrencisini etkileyen bütün unsurları hafızama kazınmıştı. Dolayısıyla ben de yönümü İTÜ’ye çevirmiştim.
O yıllarda bütün ülkede mühendislik mesleğinin yüksek itibarı sebebiyle İTÜ benim gözümde mühendisliğin Kâbe’si gibi görünüyordu. Bu başlangıç etkilerine ilaveten bilahare giriş imtihanlarında başarılı olarak İTÜ Makine Fakültesi öğrencisi olunca mutluluğum çok büyük oldu. Üniversite öğrencisi olduktan sonra öğrenci arkadaşlıkları, hocalarla ilişkiler ve hocaların bizde bıraktığı etkiler ve saygı duygusu, öğrenci arkadaşlarla beraber yarattığımız heyecanlı ‘Kıbrıs bizimdir, ya öleceğiz ya böleceğiz’ sloganlı yürüyüş ve mitingler hafızamda silinmesi mümkün olmayan derin izler bıraktı. Ayrıca hocalarımızın o günkü öğrenci gözü ile üzerimizde bıraktığı derin saygı duygusu ve bazı derslerin notu kıt hocalarının bıraktığı korku ile karışık saygı duygusunu unutmak mümkün olmuyor.
O günlerde üniversitemizin mevcut beş fakültesinde beşer sınıfta takriben 3500 öğrencisinin, bugünkü duruma kıyasla fevkalade az olması da öğrencilerin büyük kısmının birbirini tanımasına vesile idi. Ve yukarıda belirttiğim mahal, hocalar, öğrencilerin ilişkileri ve benzeri bütün bu unsurlar hayatımız boyunca hafızamızdan silinmeyen derin izler bırakmış ve meslek hayatımızı da etkileyen güçlü ilişkiler yaratmıştır. Buna mukabil bugünkü şartları yukarıda belirttiğim muhtelif şartlarla mukayese edersek, bariz ve derin farklılıklar hemen görülebilir; bunun sonucu aidiyet duygusundaki farklılıklardır. Nitekim bugün pek çok eski mezun arkadaşla görüştüğümüzde hep aynı hissiyatı ifade etmektedirler. Bu durumu iyileştirmek ve mezunlar arasında ilişkileri güçlendirmek, hafızalardaki aidiyet duygusunu da kuvvetlendirecektir.
Üniversitemizde aidiyet duygusunu güçlendirmek için başta camia ile ilgili derneklere, teşekküllere, kulüplere ve üniversite yönetimine önemli görevler düştüğü kanısında olduğumu belirtmek isterim.
Y. Müh. Güner Koçel
İTÜ Makine Fakültesi 1959 mezunu