Kentte ve Kırsalda Sürdürülebilir Yapı Malzemeleri Kullanımına Dair Örnekler
- Özgül Öztürk
- 12 May
- 6 dakikada okunur
Sürdürülebilir mimari, sağlıklı ortamlar yaratan, doğa ve toplum üzerindeki olumsuz çevresel etkileri, enerji ve insan kaynakları tüketimini en aza indiren yapılar tasarlamakla ilgilidir ve genel olarak bir binanın malzemelerine, yapım yöntemlerine, kaynak kullanımına ve tasarımına yansır…

Çevresel sürdürülebilirliğe yönelik endişelerin arttığı bir çağda ve inşaatın küresel enerji tüketiminde önemli bir katkıda bulunmasıyla binaların ve şehirlerin nasıl inşa edildiği konusu büyük önem taşımaktadır.
Sürdürülebilir mimari, sağlıklı ortamlar yaratan, doğa ve toplum üzerindeki olumsuz çevresel etkileri, enerji ve insan kaynakları tüketimini en aza indiren yapılar tasarlamakla ilgilidir ve genel olarak bir binanın malzemelerine, yapım yöntemlerine, kaynak kullanımına ve tasarımına yansır.
Sürdürülebilir binalar, sürdürülebilirliğin üç ayağını da -insan, çevre/gezegen ve ekonomi- göz önünde bulundurarak faaliyet gösterir.

Anadolu Meleği Kadın Eğitim ve Üretim Merkezi
Kırsalda sürdürülebilir yapı malzemeleri kullanımına yönelik, pandemiden ve Elazığ depreminden bir ay önce tamamladığımız bir projemizi paylaşmak isterim. Elazığ ili Keban ilçe merkezinde tasarlayıp uyguladığımız ekolojik yapı, yerel kimlikleri kaybolmakta olan ve hızla betonlaşan evlere karşın bugünün modern kullanıcısına bir köy evi örnek modelidir. Esas olarak ilçedeki kadınların kullanımı için hayata geçirdiğimiz yapı, toplumsal fayda odaklı ve sosyal içerikli bir projedir. Yapının, Keban ilçesinin merkeziyle 30 köyünde yaşayan kadınların eğitim ve üretim yoluyla ekonomik ve sosyal açıdan güçlenmesine destek olacağı ve yerel ürünlerin satılacağı bir mekân olarak kullanılması amaçlandı. Proje kapsamında hedeflediğimiz tüm çalışmalar; Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 5., 10., 11., 12., 13. ve 17. maddelerini kapsamaktadır.
Yapının duvarları, Prof. Ruhi Kafescioğlu’nun icadı olan Alker Yapı tekniği ile yerinde, pişirilmeden sıkıştırma yöntemiyle uygulandı. Duvarı oluşturan ve içerisinde hiçbir kimyasal katkı bulunmayan toprak malzeme ilçe sınırları içinden temin edildi. Nefes alan, yangına dayanıklı, yerel malzeme ile enerji etkin bir yapı inşa edildi. Elektriğini güneş panelinden alacak şekilde altyapısı hazırlanan yeşil çatılı binanın su altyapısı, hibrit şekilde şebeke suyundan ve yağmur suyu hasadıyla toplanıp, klozet rezervuarlarına geri kazanım sağlanacak şekilde oluşturuldu.
İç dekorasyonda; yöredeki alabalık fabrikasının palet malzemelerini sedir oturma elemanı, sepetleri aydınlatma elemanı, yöredeki ailelerin hediye ettiği küp, güğüm ve tarım aletlerini ise mekânda teşhir amaçlı aksesuar olarak kullandık.
Dedelerimin köyünden çıkan yıkık ahşap ocağa ise tamirinin ardından iç mekânda ısıtma davlumbazı olarak yer verdik. Elazığ-Keban yolu üzerinde Keban girişinde heyelan ile dağdan parçalanmış, düz alandaki taşlar ve kaya parçalarını ise peyzajda kullandık.
Toprak yapılar; insanlık tarihi boyunca etkin kullanılan, günümüz yapım tekniklerine iyi bir alternatif olan, modern ve geleneksel yapılardır. En eski inşaat biçimlerinden olan sıkıştırılmış toprak, Ortadoğu'daki yarı göçebe insanların zamanına kadar uzanır ve Çin Seddi gibi anıtsal yapıların inşasında kullanılmıştır.
Yangına dayanıklıdır.
Nem dengesi idealdir.
Gürültü kontrolü sağlarlar.
Duvarlar sıva, boya istemez.
Para ve enerji tasarrufu sağlar.
Çevre dostu ve sürdürülebilirdir.
Nefes alır, karbon salımı düşüktür.
Komün Aksiyon Duvarlar
POTplus Tasarım Araştırma Grubu, Doç. Dr. Fulya Özsel Akipek ve Prof. Dr. Tuğrul Yazar yürütücülüğünde yapılan Komün Aksiyon Duvar, performatif bir duvardır. Toprak mimari danışmanı olarak yer aldığım proje, 2017 yılında 4. Uluslararası Antalya Mimarlık Bienali için inşa edilmiştir ve Karaalioğlu Parkı'nda yer almaktadır. Mimari prototip, park kullanıcıları için yenilebilir bitkilerin yetiştirilmesi ve hasat edilmesi için tasarlanmış bir duvardır.
Duvar; yenilebilir bitkilerin yetiştirilmesi için boşluklu olarak tasarlanan ve bu bitkilerin ekimi, bakımı, sulanması ve hasadı ile sürdürülebilir ve katılımcı bir kent bahçesi strüktürü olmak üzere biçimlendirilmiştir. Yerel malzeme-üretim tekniği olarak sıkıştırılmış toprak kullanılmıştır. Alker tekniğinden esinlenerek çalışılmış olup, malzeme karışım ve analizleri Fibrobeton desteğiyle Düzce Fabrika’da detaylı bir şekilde çalışılmıştır.

Komün-Aksiyon Duvarlar için gerekli olan boşluklu ve sürekli örüntü için minimal yüzeyler araştırılmış ve gyroid formunda karar kılınmıştır.
Bu form sayesinde tek bir kalıp ile tüm duvar oluşturulabilmiştir. Sürekli ve içbükey yüzeyler ile maksimum ışık, hava geçirgenliği ve bitkilerin yetişmesi için gerekli boşluklar sağlanmıştır. Bu akışkan yüzeyler, haznelere yağmur suyunun yönlendirilmesini de kolaylaştırmıştır.
Komün-Aksiyon Duvarlar’ın hazneleri yenilebilir bitkilerin yetiştirilmesi için tasarlanmıştır. Mevsimine göre bitkiler ekilip toplanabilir, arı çeken bitkiler ve haznelere kuş yemi konularak hayvanların kullanması da sağlanabilir.
Duvarın içine yerleştirilen damlama sulama sistemi Antalya Karaalioğlu Parkı’nın mevcut sistemine entegre edilmiştir, böylece kurak dönemlerde bitkiler minimum su ile sürdürülebilir bir biçimde sulanabilmektedir.
Yer: Karaalioğlu Parkı, Antalya
Proje müellifleri: Fulya Özsel Akipek ve Tuğrul Yazar, [POTplus] Tasarım Araştırma Grubu
Proje Ekibi ve Danışmanları: Özgül Öztürk, Dilek Yürük, Işıl Çokuğraş, Gizem Akgün, Rahman Çelebi, Serkan Uysal
Sponsorlar ve Destekleyenler: Fibrobeton, Rain Bird, Mimarlar Odası Antalya Şubesi
<https://www.arkiv.com.tr/proje/komun-aksiyon-duvarlar/8222>, Erişim Tarihi 30.04.2024
Beşiktaş Kültür Merkezi - BKM
Ofisler, Salon ve Sosyal Alan - Dekorasyon Projesi
Bu proje ile Türkiye’de dekorasyonda ilk kez toprak duvar uygulaması yapılmıştır. Yakın mesafeden elde edilen hafriyat toprağı pişirilmeden, yerinde sıkıştırılarak giriş ve ofisleri ayıran duvar elemanı oluşturulmuştur. Toprak analizleri İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde gerçekleştirilmiştir.

Mekândaki malzemelerin bir kısmı yerindeki atıklardan, eski malzemelerden veya yakın civardan temin edilmiş olup tasarımda döngüsellik teması projede vurgulanmıştır.
BKM’nin kendi deposunda âtıl bazı ürünler tasarım yoluyla dekorasyon içerisinde yer almıştır.
Kırklareli Konaklama Alanı Projesi
Doğa içinde doğal malzemelerle tasarladığımız projenin konaklama birimleri ahşap strüktürlü ‘dome’ alanlardan oluşmaktadır. Yaklaşık 450 cm yükseklikteki dome’lar iki kat ve tek kat şeklinde tasarlanmıştır.

Yakın civardan temin edilen taşlar temelde, arazideki taşlar ise dolgu malzemesi olarak kullanılmıştır. Harç karışımında kiremit tozu, hidrolik kireç, kum, çakıl, tuğla kırığı kullanılmıştır. İzolasyon katmanında göl sazı, iç ve dış duvar yüzeylerinde toprak sıva uygulanmıştır.
Gün ışığını ve ısısını enerji etkin bir şekilde kullandığımız projede yenilenebilir enerji kaynağı kullanılmıştır.
İç mekânda ahşap malzemeye yer verilmiştir. Nefes alan duvar katmanı elde edilmiştir. Proje devam etmekte olup iç mekân uygulaması henüz tamamlanmamıştır.
Proje, iklim ve ekonomik şartlar sebebiyle iki aşamalı olarak uygulanmakta olup bu yıl ikinci faz çalışmalarına devam edilecektir.
‘Döngüsel’ Bakış Açısını Tasarım ve Uygulamalara Yerleştirmek…
Yukarıda tanıtılan projeler, sürdürülebilir mimarinin çeşitli boyutlarını, toprak vb. doğal yapı malzemelerinin kullanımının yerel koşullara göre nasıl uyarlanabileceğini göstermektedir. Bu projeler, sürdürülebilirlik ve döngüsellik kavramlarının yalnızca teorik değil, aynı zamanda pratikte de nasıl entegre edilebileceğinin somut örneklerini sunmaktadır. Şimdi, bu bölümde mimarımızın sürdürülebilir tasarımlarını daha derinlemesine inceleyecek ve bu süreçte karşılaşılan zorluklara, çözüm önerilerine, toprağın avantajlı özelliklerine odaklanacağız. Mimarımız, kendi deneyimlerinden yola çıkarak, sorularımıza detaylı cevaplar veriyor.
Hem örneklerini verdiğiniz projelerinizden hem de marka isminizden yola çıkarak tasarımlarınızda döngüsellik kavramını ön plana çıkardığınızı görüyorum. Yakında piyasaya etkisini daha da yoğun hissedeceğimiz ‘Yeşil Mutabakat’ın temelinde de döngüsellik yer alıyor. ‘Döngüsel’ bakış açısını, hayata geçirdiğiniz tasarım ve uygulamalara yerleştirmek kolay olmamıştır diye düşünüyorum. Karşılaştığınız zorluklardan ve aklınıza gelen ilk çözüm önerilerinden bahsedebilir misiniz?
Yıllar önce, ekolojik mimari ve sürdürülebilirlik kavramlarını işime tam yansıtmamışken bile, bu fikirleri benimsemiştim. İstanbul Çiftehavuzlar'da döngüsellik felsefesiyle tasarladığımız bahçe içinde bir ofisimiz vardı. O dönemde ağırlıklı olarak dekorasyon projeleri üzerinde çalışıyorduk ve ofisimizi geri dönüşüm ve ileri dönüşüm yaklaşımlarıyla dekore etmiştik. Müşterilerimiz ofisi çok beğendiklerini söylemişlerdi ancak kendilerine benzer bir tasarım teklif ettiğimde, yeni ürünlerle yapılan tasarımları tercih ettiklerini; ‘eski’ ürünleri kullanmak istemediklerini belirtmişlerdi.
Başka bir örnekte ise atıkları dönüştürerek yapı malzemesi olarak kullanma fikrimi takip eden ve beğenen bir müşterim, Bozcaada'da döngüselliği ve sürdürülebilirliği barındıran benzer bir uygulama yapmamı, toprak duvar imal etmemi istemişti. Ancak Bozcaada'nın kayalık zemini, yerel toprak malzeme bulunmadığı için uygun değildi. Önerilen çözüm, anakaradan toprak getirmekti; bu da sürdürülebilirlik felsefesiyle çelişiyordu. Bu gibi durumlarda, yerel hammadde seçenekleriyle çözüm yolları üretmek daha anlamlı oluyor. Projelerimde de müşterilere bu farkındalığı aşılamaya çalışıyorum.
Ayrıca, ülkemizde bilgi ve tecrübenin hak ettiği değeri görmediğini düşünüyorum. Danışmanlık hizmetleri, yapılan işlerde çoğunlukla ihmal edilmekte. Malzeme satın alımında maddi bir karşılık beklenirken, tasarım aşamasında sağlanan sürdürülebilirlik ve döngüsellik özelliklerinin doğru uygulanabilmesi için gerekli olan danışmanlık hizmetlerinin değeri genellikle göz ardı ediliyor. İşverenlerin ve kullanıcıların bu konuda daha fazla farkındalık kazanmaları gerektiğine inanıyorum.
Binaların özellikle ‘gömülü’ karbon ayak izini düşürmek için yerel yapı malzemelerine yönelmek gerekiyor. Toprak yapı malzemesinin kullanımında yerel ve erişilebilir hammadde ilişkisini biraz anlatabilir misiniz? Her toprak, yapı malzemesi olarak kullanılabilir mi?
Binaların gömülü karbon ayak izini düşürmek için kullanılan toprak türüne dikkat etmek önemlidir. Her toprak doğrudan yapı malzemesi olarak kullanılamaz. Özellikle üst toprak katmanı, yani humuslu malzeme, bitki örtüsü için oldukça besleyici olduğundan ve gıda üretimi potansiyeli taşıdığından korunmalıdır. Yapı malzemesi olarak kullanılacak toprağın, yüzeyden yaklaşık 80 cm veya 1 metre derinlikten alınması uygun olur. Bu derinlikteki toprak, humus içermemesi ve granülometre (tane boyutu dağılımı) açısından ince ve kaba tanelerin (örn: kil, silt, kum) uygun oranlarda olması önemlidir. Toprağın çok killi olması yapıda çatlaklara neden olabilirken, fazla kumlu olması malzemenin kohezyonunu zayıflatır ve dağılmasına yol açabilir. Dolayısıyla toprağın yapı malzemesi olarak uygunluğu ve gerekirse bu özelliklerin nasıl iyileştirilebileceği değerlendirilmelidir.
Projede, hafriyat sırasında çıkan toprağın analiz sonuçları uygunsa bu toprağı kullanmak büyük bir avantaj sağlar. Uygun değilse yapı toprağı haline getirmek için gerekli işlemler uygulanabilir. Türkiye'de çoğu yerde toprak, kil oranı açısından yapı malzemesi olarak kullanıma uygundur denilebilir. Projenin yapıldığı yerel coğrafya içinden, örneğin aynı ilçe sınırları içerisinden malzeme temin etmek, ek karbon salımını önler ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkıda bulunur.
Toprak yapılar içerisinde vakit geçiren, çalışan, yaşayan kullanıcıların konfora yönelik geri bildirimleri ne yönde olmaktadır?
Kullanıcıların toprak yapılarla ilgili konfora yönelik geri bildirimleri genellikle iyi yönde olmaktadır. Isı yalıtımı, nem kontrolü, sağlıklı bir iç ortam yaratması en başta gelen özelliklerindendir. Tüm bu olumlu geri bildirimleri, yazı içerisinde bahsettiğim Elazığ Keban’daki ‘Anadolu Meleği Kadın Eğitim ve Üretim Merkezi’ binasında üretim yapan kadınlardan birebir aldığımı söyleyebilirim. Özellikle yaz aylarında oldukça sıcak olabilen hava şartları ve enerji yoğun bir iklimlendirme kullanımına sebep olabilecek konvansiyonel binaların yanında, toprak binada çalışmalarını yapan üretici kadınlar bina içerisinde adeta bir klima çalışıyormuş gibi serin ve konforlu bir ortamda çalışabildiklerini söylemişlerdir.
Sonuç olarak, toprak yapılar doğru tasarlandığında ve doğru uygulandığında hem dayanıklı hem de tüm konfor özellikleriyle oldukça avantajlı yaşam alanları sunabilmektedir.
Comments