İTÜ’de ‘İlk’ler: Öncü Bilim İnsanları ile İstanbul Teknik Üniversitesi
- Hatice Yazıcı Şahinli
- 24 Nis
- 21 dakikada okunur
251 yıllık köklü geçmişi ile bilim, teknoloji ve eğitim alanında öncü rol üstlenen; Türkiye’nin kalkınma, ilerleme ve modernleşme çabalarına büyük katkı yapan İTÜ yalnız Türkiye için değil, dünya için de değerli bir ‘miras’ı ifade ediyor. 251 yıl boyunca pek çok İTÜ mezun ve mensubunun kimi evrensel bilime ışık tutarak, kimi mesleki başarısıyla ve kimi de vizyoner yönetim anlayışıyla bu ‘miras’a katkıda bulundu. Geçtiğimiz sayıda başladığımız “İTÜ’de ‘ilk’ler” yazı serimizin ikincisinde; hem geçmişte iz bırakmış İTÜ’lülere, hem günümüzdeki başarılarıyla övünç kaynağı mezun ve mensuplarımıza sayfalarımızı açtık...

Hüseyin Rıfkı Tamani (? – 1817):
Mühendishane’nin İlk Başhocası
Tersane Mühendishanesi’nde Fransız mühendislerin yanında yetişmiş ve Mühendishane-i Cedid’de halife olarak görev yapmış olan Hüseyin Rıfkı Tamani Mühendishane-i Berri-i Hümayun’un ilk başhocası olmuştur. Hüseyin Rıfkı Efendi, 1795’te kara ve deniz mühendishanelerinin birleştirilmesiyle kurulan Mühendishâne-i Berrî-i Hümayun’da önce Arapça ve daha sonra diğer dersleri okutmak üzere hoca tayin edilmiştir. 18. yüzyılın sonlarında bazı hocalar, Nizam-ı Cedid faaliyetleri çerçevesinde kurulmuş olan Mühendishane’de hocalığa getirilmişlerdir. Mühedishane-i Berrî-i Hümayun’da Başhoca olan ve Osmanlı ilmi çalışmalarına birçok kitapla katkıda bulunan Başhoca Hüseyin Rıfkı Efendi, kişiliği ve hizmetleriyle çok önemli bir yere sahip olup ‘Batı ilim ve tekniğinin temellerini kuran’ kişi olarak kabul edilmektedir. Tâmânîzâde Hüseyin Rıfkı Efendi, Mühendishane’de hem ders vermiş hem de uzun yıllar Başhoca unvanıyla idari hizmetlerde bulunmuştur. Bu hizmetleri yanında hendese, matematik, astronomi, mühendislik ve coğrafya alanlarında Batı kaynaklarından yararlanarak derleme eserlerle birlikte telif ve tercüme olarak on cilt kitap hazırlamıştır. Bunlardan en ilginç olanı, İngiliz matematikçisi Bonnycastle’nin 1789 yılında yayımlanan, o dönemde Avrupa’da yazılmış geometri kitaplarının en mükemmeli olarak görülen Öklid’in Elementler adlı eserinin Usul-ü Hendese adlı Türkçe basımıdır. Bu eser, ilki 1797’de sonuncusu 1842’de olmak üzere dört defa basılmıştır. Yüz seneden fazla bir zaman ilim ve fen âleminde tutulmuş önemli bir teknik eserdir. Hüseyin Rıfkı’nın çalışmaları Osmanlı topçuluğu bakımından fevkalade önemlidir. III. Selim döneminde yapılan toplar hakkında ‘Rıfkı Mesleği’ olarak adlandırılan kendine has bir yöntem geliştirmiş ve bunu devlet yöneticilerine de kabul ettirmiştir.
H. Rıfkı Efendi’ye Öklid Hendesesi’nin tercümesinde Selim Efendi’nin yardımcı olduğu, kitabın girişinde yazdığı teşekkürden anlaşılmaktadır. Çeviri ve telif eserleri arasında Usûl-i Hendese, Mecmuatü’l-Mühendisin, İmtihanü’l-Mühendisin, Telhîsü’l Eşkâl, Usûl-i İstihkâmât-ı Cesîme, el-Medhâl fi’l-Coğrafya yer almaktadır.
1209’da (1795) basılan Lağım Risalesi, Müsellesat-ı Müsteviye, Usul-i İnşa-i Tarik, Arapça İrtifa Risalesi ve Humbara Cedveli diğer eserleridir. Bir de Arapça Feridetü’l-Münireti fi İlmi’l-Küreti adlı yazma bir eseri vardır. 1232’de (1817) Medine-i Münevvere’nin mukaddes binalarının tamirine memur olarak gönderilmiş ve orada vefat etmiştir.

Prof. Dr. A. M. Celâl Şengör:
Academia Europaea ve ABD Ulusal Bilimler Akademisi Üyeliğine Seçilen İlk Türk
A.M. Celâl Şengör 1978’de State University of New York at Albany'den jeolog olarak mezun olmuştur. 1979’da master, 1982’de aynı üniversiteden doktora derecelerini almıştır. 1981’de İTÜ Maden Fakültesi Genel Jeoloji Kürsüsü’ne asistan atanmıştır. 1984 yılında Londra Jeoloji Cemiyeti'nin ‘Başkanlık Ödülü’nü, 1986’da TÜBİTAK Bilim Ödülü'nü almıştır. Aynı yıl İTÜ Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı’nda doçent olmuştur. 1988'de Neuchâtel Üniversitesi Fen Fakültesi'nden şeref bilim doktoru (Docteur ès sciences honoris causa) payesi almıştır. 1990 yılında Academia Europaea'ya ilk Türk üye olarak seçilmiş, aynı yıl Avusturya Jeoloji Servisi muhabir üyesi, 1991 yılında Avusturya Jeoloji Derneği şeref üyesi olmuştur. 1991 yılında Kültür Bakanlığı'nın ‘Bilgi Çağı Ödülü'nü kazanmıştır. 1992 yılında İTÜ Maden Fakültesi Genel Jeoloji Anabilim Dalı’nda profesörlüğe yükseltilmiş; 1993 yılında Türkiye Bilimler Akademisi kurucu üyesi olmuş, aynı yıl TÜBİTAK Bilim Kurulu üyeliğine seçilmiştir. 1994 yılında Rusya Doğa Bilimleri Akademisi üyeliğine, Fransız ve Amerikan jeoloji dernekleri şeref üyeliğine seçilmiş, ayrıca kendisine Fransız Fizik Cemiyeti ve École Normale Supérieure Vakfı tarafından ‘Rammal Madalyası’ verilmiştir. Şengör, bu madalyayı alan ilk Türk’tür. Şengör, 1997 yılında Fransız Bilimler Akademisi’nin ‘Lutaud Ödülü’ ile taltif edilmiş, 1998 Mayıs ayında Collège de France'da misafir profesör olarak bir kürsü işgal etmiş, 28 Mayıs 1998'de Collège de France'ın madalyasını almıştır. 1999'da Londra Jeoloji Cemiyeti Şengör’e ‘Bigsby Madalyası’nı tevcih etmiştir. Tüm bu madalyaların kendisine tevcih edildiği ilk Türktür. 2000 yılında ABD Ulusal Bilimler Akademisi yabancı üyeliğine seçilen ilk Türk olmuştur. 2004-2005 öğretim yılında Şengör, Collège de France'da ‘Uluslararası Kürsü’ (Chaire Internationale) profesörlüğünü deruhte etmiş ve 20 Mart 2005'te ikinci kez ‘Collège de France Madalyası’nı almıştır. 2006 yılında üç yıllığına Paris Ulusal Doğa Tarihi Müzesi onur üyeliğine getirilmiş ve Rus Bilimler Akademisi'ne yabancı üye olarak seçilmiştir. 2012 yılında Leopoldina Alman Ulusal Bilimler Akademisi’ne, 2015 yılında da Avusturya Bilimler Akademisi’ne seçilmiş, 2018 yılında Sırbistan Bilimler ve Sanatlar Akademisi Şengör’ü ilk Türk olarak yabancı üyeliğe seçmiştir. 2009’da Londra’daki Doğa Tarihi Müzesi (The Natural History Museum) Şengör’ü fahri araştırmacı olarak atamış ve aynı yıl dünyanın en iyi altıncı üniversitesi addedilen Chicago Üniversitesi kendisine şeref bilim doktoru payesini tevcih etmiştir. 2010 yılı ekim ayında Almanya’nın bir yerbilimciye verdiği en büyük ödül olan ‘Steinmann Madalyası’ ile taltif edilmiştir. 2017 yılında Amerikan Jeoloji Derneği’nin Bilim Tarihi ve Felsefesi Bölümü’nün ‘Mary C. Rabbitt Ödülü’nü, 2018’de de Avrupa Yerbilimleri Birliği’nin katı arz konusundaki en büyük madalyası olan ‘Arthur Holmes Madalyası’nı almıştır. Şengör, Collège de France dışında İngiltere’de Oxford (Royal Society araştırıcı bursuyla), ABD’de California Institute of Technology (Moore Distinguished Scholar olarak) ve Avusturya’da Salzburg Lodron-Paris-Üniversitesi’nde misafir profesörlük yapmış; son olarak, 2023 yılında Avrupa’nın en köklü akademilerinden ‘Accademia dei Lincei’ üyeliğine seçilmiştir.
Jeolojide bilhassa yapısal jeoloji ve tektonik dallarındaki çalışmaları ile ün yapmış olan Şengör, şerit kıtaların dağ kuşaklarının yapısına etkisini ortaya koymuş ve Kimmer Kıtası adını verdiği bir şerit kıta keşfetmiştir. Uzmanlık alanı ile ilgili 20 kitap, 329 bilimsel makale, 252 tebliğ özeti, 74 popüler bilim makalesi, tarih ve felsefe ile ilgili popüler 12 kitap ve 500'ü geçen deneme yazısı yayımlamıştır. Yaşamöyküsü 2010 yılında İş Bankası Yayınları’nın Nehir Söyleşi serisinde ‘Bir Bilim Adamının Serüveni’ başlığıyla yayımlanmıştır. Daha sonra 2023’te Masa Yayınları kendisiyle ‘Senin Cahilliğin Benim Yaşamımı Etkiliyor’ başlıklı ikinci bir nehir söyleşi yayımlamıştır. Şengör, ayrıca pek çok uluslararası dergide editör, yardımcı editör ve yayın kurulu üyeliği yapmıştır ve yapmaktadır.
Celâl Şengör, 40 yıl aralıksız görev yaptığı İstanbul Teknik Üniversitesi'nden yaş haddi nedeniyle 24 Mart 2022 tarihinde emekli olmuştur. Kendisi 1986’dan beri Oya (Maltepe) Hanım’la evli olup Hakkı Celâlettin Asım Şengör adlı tek çocuğu 1989’da dünyaya gelmiştir.

Başhoca İshak Efendi (1774-1836):
Modern Bilimin Osmanlı’ya Girişinde Bir Öncü
Modern bilimin Osmanlı’ya girişini sağlayan Başhoca İshak Efendi’nin, 1806-1815 yılları arasında Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’da okuduğu bu okula ait terfi listelerinden anlaşılmaktadır. İshak Efendi mezuniyetinden sonra aynı kurumda hoca olmuş, 1830’da ‘Başhoca’lığa atanmıştır. Mühendishânelerde modern bilimlerin eğitimine başlanması ve eğitim seviyesinin yükseltilmesi öncelikle bu bilimleri konu alan kitapların Batı dillerinden tercümesini gerektirmiştir. Mühendishane'nin başhocası İshak Efendi’nin Osmanlı bilim ve eğitimine olan önemli katkılarından birisi de fen bilimlerine ait temel ders kitaplarının tercümesine öncülük etmesi ve bu harekete hız kazandırmış olmasıdır. Latince, Fransızca, Yunanca, İbranice, Acemce ve Arapçayı çok iyi bilen İshak Efendi’nin eserlerinden bazıları; Usfil üs-Siyağa, Mecmua-i Ulum-ı Riyaziye, Kavaid-i Ressamiye, Risale-i Ceyb’dir. Hüseyin Rıfkı Tamanî’nin öğrencisi olan İshak Efendi, Sayyid Ali Hoca’dan sonra Mühendishane-i Berri-i Hümayun’un başhocası olmuştur. Ülkemizde pozitif bilimlerin yayılmasında öncü rol oynayan İshak Efendi’nin Batı ve özellikle Fransız kaynaklarına dayalı olarak telif ve tercüme ettiği 13 ciltlik yayını arasında, dört ciltten oluşan Mecmua-ı Ulum-ı Riyaziye’nin özel bir yeri vardır. Bu eser, Osmanlı dünyasında birçok bilim dalını ihtiva eden bir ders kitabının hazırlanmasındaki ilk geniş kapsamlı teşebbüstür. İhtiva ettiği konular arasında, matematik, fizik, kimya, astronomi, biyoloji, botanik ve mineraloji sayılabilir. Böylece mühendislikte Batı tarzı eğitim modeli yerleşmiştir.
İshak Efendi’nin hizmetlerinin başında, daha önce öğrencilerinin yerde oturup dizleri üzerinde not tuttukları Mühendishâne-i Berrî-i Hümâyun’u disiplin ve tedrisatıyla Batı’nın askeri okulları seviyesine çıkarmış olması gelir. Başhocalığı sırasında eğitimlerini üstlendiği son sınıf öğrencilerine günde beş derslik bir program uyguladığı ve ilk derste Etienne Bézout’nun Fransızca matematik kitabından (Cours de mathématiques) kısa bir metin tercümesi yaptırdıktan sonra kitabın hidrolik bahsini, ikinci derste kendi eseri Mecmûa-i Ulûm-i Riyâziyye’den mekanik (ilm-i cerr-i eskāl) bahsini, üçüncü derste mantığa dair Îsâġūcî’yi, dördüncü derste yine kendi telifi olan Usûlü’s-siyâga’yı okuttuğu ve beşinci derste tatbikat yaptırdığı bilinmekte, bu programın, benzeri Batı okullarının programlarına paralel nitelikte olduğu görülmektedir. Onun basılmış kitaplarının tamamı kendinden sonra da Mühendishâne-i Berrî-i Hûmâyun’da ders kitabı olarak okutulmuştur. İshak Efendi’nin hizmetlerinin en önemlilerinden biri de hakkında yazdığı ilim dallarını ve Batı dillerini çok iyi bilmesi sebebiyle birçok terimin Türkçe karşılığını bulmasıdır.
1834’te yine kutsal binaların tamiri için Medine’ye gönderilmiş ve 1836’da dönüş yolculuğu sırasında İskenderiye’de vefat etmiştir.

Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa (1832-1901):
Osmanlı Tarihinde Fen Alanında Orijinal Çalışma Yapan ve Yayımlayan İlk Bilim Adamı
Hüseyin Tevfik Paşa 1832 yılında Tuna kıyısında Vidin’de doğmuş, İlköğretimini ve Rüştiye’yi (ortaokul) bitirdikten sonra ve 15-16 yaşlarında İstanbul’a gelerek Hasköy’deki Mühendishane-i Bahr-i Hümâyûn’a kaydolmuş, bir süre sonra Maçka’da açılmış olan Askerî İdadi’ye geçerek buradan mezun olmuştur. Ardından Taşkışla’daki Mekteb-i Harbiye’de hem öğrenci hem öğretmen olan Tevfik Efendi, matematiğe olan kabiliyeti ile dikkatleri çekmiştir. 1859’da Harbiye’den ve 1860’ta mezun olduğu Erkân-ı Harbiye’den sonra Cebir Muallimi ve Muallim Muavini olmuştur.
Harbiye’de matematik ile diğer fen derslerinin öğretmenliğini yaparken çarşı esnafında çalışan gençleri yetiştirmek için Simkeşhane’de matematik dersleri okutmuş, içlerinde çok kabiliyetli gençleri görerek dört arkadaşı ile birlikte 30 Mart 1863’te Sultan Abdülaziz’in fermanıyla Darüşşafaka’yı kurmuştur.
1868 yılında balistik ve tüfek imalatı incelemeleri için Paris’e; 1872 yılında özel memuriyet ile Amerika’ya gönderilmiştir. Tevfik Paşa, Paris’te ataşemiliter olarak bulunduğu iki yıl (1872-1870) içerisinde matematik bilgisini arttırmış, daha sonra bulunduğu Amerika’da (1872-1880) aynı konuda çalışmalarına devam ederek, matematikte çok yeni bir alan olan Quaternion’lar üzerindeki araştırmalarını tamamlamış, ‘Linear Algebra’ adlı eserini İngilizce olarak burada yazmıştır. Uluslararası Lineer Cebir Derneği, 1995 yılında yayımladığı IMAGE adlı bilimsel yayında, Hüseyin Tevfik Paşa’nın 1882’de yazmış olduğu bu kitabı gündeme getirerek lineer cebir üzerine yazılmış ilk kitap olabileceğini belirtmiştir.
1878’de Mühendishane-i Berrî-i Hümâyûn Nazırlığına atanmış ancak Amerika’da görev yapmakta olduğundan dönünceye kadar yerine Ferik Hacı Hüseyin Paşa vekâlet etmiştir.
19. yüzyılda Osmanlı’da Batılılaşma kapsamında görülen bilimsel faaliyetler, Avrupa’da yazılan kitaplardan çeviriler yapmaktan ileri gitmezken böyle bir ortamda Hüseyin Tevfik Paşa, matematiğin en yeni alanlarında önemli çalışmalar yaparak hazırladığı İngilizce kitabını (68 sayfa) 1882’de İstanbul’da yayımlamıştır. Bu kitabın genişletilmiş ikinci baskısı (185 sayfa) ise 1892 yılında yapılmıştır. Bu suretle Hüseyin Tevfik Paşa bütün Osmanlı toplumunda fen alanında orijinal çalışmalar yapan ve yayımlayan ilk bilim insanı olma şerefini kazanmıştır. Hüseyin Tevfik Paşa’nın tercüme ve telif olmak üzere 10 eseri tespit edilmiştir.
II. Abdülhamit devrinde Osmanlı toplumu içerisinde büyük itibar gören Hüseyin Tevfik Paşa, 1891’de Ticaret ve Nafia Nazırlığına tayin edilmiş, Mareşallik rütbesine yükseltilmiş ve çeşitli nişanlarla onurlandırılmıştır. 1896 yılında Sayıştay Başkanlığına tayin olan Tevfik Paşa, 1897’de Maliye Nazırı olmuş, 1898’de Askeri Teftiş Kurulu üyesiyken 1901’de vefat etmiştir.

Refik Fenmen (1882– 1951):
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İdealist Bir Aydın
Preveze’de doğan Refik Fenmen, İsviçre’de Lozan Üniversitesi’nin Matematik-Fizik Bölümü’nü bitirdikten sonra 1906’da Belçika Liége Üniversitesi’nin Elektrik Mühendisliği Bölümü’nden üstün başarı ile yüksek mühendis olarak mezun olmuştur. 1908’de yurda dönmüş ve Mekteb-i Sultani’de matematik öğretmeni, ardından Ticaret ve Nafıa Nezareti’nde mühendis olarak çalışmıştır. 1909’da Osmanlı’nın ilk sivil mühendislik okulu Mühendis Mekteb-i Âlisi’nin müdürü olmuştur.
Refik Bey, Avrupa koşullarına uygun mühendis yetiştirilmesinde yeni teknolojiyi öğrencilere aktaracak öğretim elemanlarının yurtdışından getirtilmesi konusunda yetkilileri ikna etmiş ve 1910’da Almanya, Belçika, Fransa ve İsviçre’deki mühendislik okullarını ziyaret ederek, yeni mühendislik yaklaşımlarına ilişkin incelemelerde bulunmuştur. Belçika’dan sulama ve demiryolu alanlarında iki Belçikalı profesörü ders vermek üzere getirtmiştir.
Refik Fenmen, Mühendis Mektebi’nde öğretim süresi ve ders programları ve içeriklerinin zenginleştirilmesi, uygulamalı eğitim için laboratuvar ve atölyelerin geliştirilmesi yönünde önemli değişiklikler yapmış; son sınıf öğrencileri, muhtelif şehirlerdeki sulama, liman ve köprü inşaatlarını incelemek üzere, düzenli olarak eğitime gönderilmiş; diğer sınıflar için de demiryolu hatlarında ve lokomotif tamirhanelerinde staj programları ayarlanmıştır. Ayrıca, 1910 yılı son sınıf öğrencileri, Marsilya ve Lyon’a, Schneider fabrikalarını ve o civardaki önemli demiryolları köprülerini incelemek üzere yurtdışına gönderilmiştir. Refik Fenmen, bir mühendislik müzesinin oluşturulması için girişimlerde bulunmuş, ders notlarının taş basmasıyla basılmasını sağlamıştır. 1910-1913 yılları arasında birçok ders için yeni ders kitabı hazırlanıp öğrenciye verilebilmiştir. Okul kütüphanesini geliştirmiş, Fransızca ders sayısını arttırarak, kurslar düzenleyerek öğrencilerin dersleri çevirmensiz izleyecek konuma gelmelerini sağlamıştır.
Refik Fenmen, öğrencilerle daima iyi ilişkiler içinde olmuş, mühendis mektebi öğrencileri, 1910’da bir öğrenci derneği (Talebe Cemiyeti) kurmuşlardır. Öğrencilerin, özgür düşünceye sahip, kendini ifade edebilen, hakkını arayan bireyler olarak yetişmesini istemesi, onları memuriyetten çok, bireysel girişimlerle serbest mühendislik yapmaya yöneltmesi, Nafıa Nezareti tarafından iyi karşılanmamış ve Refik Fenmen 28 Eylül 1913 yılında görevinden alınmıştır.
Fenmen, 1925’te Zonguldak Maden Yüksek Mühendis Mektebi Müdürlüğü’ne tayin edilmiştir. Fenmen, Cumhuriyet döneminin bu ilk yükseköğretim kurumunu, Türkiye açısından örnek teşkil edecek bir mühendislik okulu haline getirmiştir.
Bu dönemde pek çok eserinin yanı sıra Einstein’ın görelilik kuramını ele aldığı Aynştayn Nazariyesi kitabını yayımlamış, görelilik teorisinin 1922 gibi erken bir dönemde ders programına konmasını sağlamıştır.
El yazısından basılmış iki ders kitabı, 28 kitap ve birçok makale yayımlamıştır.
Türkiye’nin sanayileşmesi ve elektrifikasyonu alanında birçok devlet kurumunda görev alan, 1943-1946 arası Kocaeli Milletvekilliği yapan Fenmen, 5 Mart 1951’de Ankara’da vefat etmiştir.

Prof. Dr. A. Cemal Eringen (1921-2009):
Sürekli Ortamlar Mekaniğinin Dünyadaki Öncüsü
1943 yılında Yüksek Mühendislik Okulu’nun Makine Havacılık Şubesi’nin ilk mezunları olan 6 kişi içinden birincilikle mezun olmuştur. Mezuniyetinin ardından ABD'deki Glenn L. Martin firmasına staja gönderilmiş, buradaki pratik eğitiminin ardından 1947 yılına kadar Ankara'daki Türk Hava Kurumu (THK) Uçak Fabrikası'nda çalışmıştır. Tekrar ABD'ye giderek Brooklyn Polytechnic Institute'de Profesör Nicholas (Miklós) John Hoff'un yanında rijit cisim dinamiği çalışmalarına başlamıştır. ABD Donanması Deniz Araştırmaları Ofisi tarafından finanse edilen bir proje olan doktorasını Haziran 1948'de hazırladığı tezle almıştır.
Doktoranın ardından Illinois Institute of Technology'ye (IIT) transfer olan Eringen, mühendislik mekaniği üzerine ders vermekle görevlendirilmiştir. 1953'te Purdue Üniversitesi'ne transfer olduğunda, araştırma alanlarını yapısal dinamikten sürekli ortamlar mekaniğine doğru genişletmiştir. 1962 yılında 477 sayfalık ilk kitabı Nonlinear Theory of Continuous Media'yı yayımlamış, sürekli ortam mekaniğinin modern anlamıyla dünya ölçüsünde yayılmasını sağlamıştır. Prof. Dr. Erdoğan Şuhubi ile beraber geliştirdiği bu teorisi üzerinde 1964'ten sonra yaptığı araştırmalarla ‘mikromorfik’ ve ‘mikropoler’ olarak adlandırdığı yeni teoriler ortaya koymuş; parça fiziği ile katı hâl fiziği arasındaki bağları belirlemiştir. Doğa bilimleri ve mühendisliği tek çatı altında birleştirmek isteyen Eringen’in bu çerçevede oluşturduğu araştırma ekibi ABD'de bir ilk olma özelliği taşımaktadır.
1963-1973 yılları arasında Society of Engineering Science'ın (SES) kurucu başkanı olarak görev yapmıştır.
Purdue'de geçirdiği 13 yılın ardından 1966 yılında Princeton Üniversitesi'ne geçen Eringen; türbülans, sıvı kristaller, polimerler, kompozit malzemeler ve biyomekanik konularıyla ilgilenmeye başlamış, Princeton Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Fakültesi Süreklilik Fiziği çalışma grubunun başkanı olarak ışın problemleri, yüzey fiziği, kompozit malzemeler, elektrodinamik ve süperiletkenlik konularında yaptığı yayınlarla adını tüm dünyaya duyurmuştur.
Eringen, 1991 yılında emekli olana kadar kariyeri boyunca başta Mechanics of Continua (Sürekli Ortam Mekaniği, 1967), Foundation of Micropolar Thermoelasticity (Mikropoler Termoelastisitenin Temelleri, 1970) olmak üzere 13 kitap, 228 makale, 10 kitap bölümü, 58 teknik rapor ve 13 teknik olmayan makale yayımlamıştır. Türkiye'den Erdoğan Şuhubi, Hilmi Demiray ve Burhanettin Şemsi Altan gibi akademisyenlerle ortak makaleleri bulunmaktadır.
1981'de Glasgow Üniversitesi'nden fahri doktora unvanı almıştır (D.Sc.). Türkiye'de yetişen ilk uçak mühendisi olan ve hayatının neredeyse 60 yılını ABD'de geçiren Cemal Eringen, kariyerinde sayısız başarıya imza atmıştır ve adı ABD'de ‘Eringen Madalyası’ ile yaşatılmakta; 1976’dan bu yana her yıl mühendislik bilimleri alanında üstün başarı gösteren bilim insanlarına Society of Engineering Science (SES) tarafından ‘Eringen Madalyası’ ödülü verilmektedir.
Mühendislik, temel bilimler ve mekanik alanında uluslararası düzeyde tanınmış ve saygın bir yer edinmiş olan Ahmet Cemal Eringen, 10 Aralık 2009’da İstanbul’da vefat etmiştir.

Ord. Prof. Ata Nutku (1904-1994):
Türkiye’de Gemi İnşaatı Endüstrisi ve Mühendislik Eğitiminin Önderi
1921’de girdiği Bahriye Mektebi’nin İnşaat-ı Bahriye bölümünden 1924 yılında mezun olan Ata Nutku, Türkiye’de gemi inşaatı mühendisliğinin hem eğitim hem de endüstri alanında gelişiminin önderi olarak kabul edilmektedir. İTÜ’de sivil gemi mühendisliği eğitiminin kurucusu ve “Türkiye’de gemi yapılamaz” denilen bir ortamda çelik gemi yapımını gerçekleştiren Ata Nutku, 1925 yılında staj ve ihtisas için gittiği Rotterdam’daki Fijenoord Tersanesi’nde I. ve II. İnönü denizaltılarının inşaatı ve teknik kontrollerinde; 1927-1929 arasında Gölcük’te havuzlanan Yavuz Gemisi’nin tamir komisyonunda, 1939-1941 arasında İngiltere’de inşa edilen Murat Reis sınıfı denizaltı gemilerinin kontrolünde çalışmıştır. 1943 yılında İTÜ Gemi İnşa Bölümü’nde Gemi Elemanları dersi vermek üzere ek görev verilen Ata Nutku, 1948 yılında profesör unvanı almıştır. 1958-1959 öğretim yılında Berkeley Üniversitesi’nde misafir profesör olarak çalışan Ata Nutku, İngiliz Mühendisler Cemiyeti ve Amerikan Gemi Mühendisleri Cemiyeti’nin üyesi olmuştur. İTÜ’ye 31 yıl boyunca akademik hizmet veren Ata Nutku’ya 1960 yılında İTÜ Senatosu tarafından Ordinaryüs Profesör unvanı verilmiştir. Ord. Prof. Ata Nutku İTÜ Makine Fakültesi Gemi Şubesi dışında, İTÜ Teknik Okulu, Yüksek Denizcilik Okulu ve Deniz Harp Okulu’nda dersler vermiş, projeler yaptırmış, tezler yönetmiştir. Akademik kadroda yetişenlerin bilgi ve görgüsünü arttırmak, araştırma yönlerini geliştirmek ve lisansüstü eğitimlerini en iyi şekilde tamamlayabilmeleri için yurtdışı olanakları yaratmış, dünyaca tanınmış yabancı profesörleri ders verdirmek üzere İTÜ’ye davet etmiştir. 1974 yılında TÜBİTAK Hizmet Ödülü almıştır.
Türkiye’de topluiğnenin bile üretilemeyeceğinin düşünüldüğü bir dönemde (1931-1938) Ord. Prof. Ata Nutku, Gölcük Akaryakıt Gemisi’ni inşa etmiştir. Ayrıca Atak mayın gemisi ve Dalgıç gemisi projelerini gerçekleştirmiş, 1942’de 3500 tonluk Tolunay adı bir tanker projesi hazırlamıştır.
1952’de Denizcilik Bankası İdare Meclisi tarafından Gemi İnşaatı tersanelerine murahhas üye seçilen Ata Nutku, sivil tersanelerin modernizasyonu için çalışmalar yapmış; değişik tip ve boyutta yolcu ve araba feribotu, yük gemisi ve hizmet teknesinin dizayn ve inşasını yürütmüştür. Bu gemiler arasında; Kartal, Kabataş, Hürriyet ve Karamürsel araba vapurları, Abidin Daver şilebi, Çengelköy, Vaniköy, Beykoz, Hasköy şehir hattı gemileri, Caddebostan ve Bostancı deniz otobüsleri sayılabilir.
Ata Nutku’nun yayımlanmış eserleri arasında ders kitapları, tebliğler, çalışma raporları, makaleler yer almaktadır. Alman Patent Ofisi’nden beş adet pervane patenti, Amerikan Patent Ofisi’nden 7 adet döneysel makine ve hidrojen veya helyum ile çalışan kapalı devreli enerji makinelerine ait olmak üzere 12 patentin sahibidir.
İTÜ Yönetim Kurulu kararıyla İTÜ Gemi Model Deney Laboratuvarı’nın adı, kurucusuna ithafen ‘Ata Nutku Gemi Model Deney Laboratuvarı’ olarak değiştirilmiş; Deniz Kuvvetleri Gölcük Tersanesi ise 310 Yeni Gemi İnşa Başmühendisliği kısmına ‘Yarbay Ata Nutku 310 Yeni Gemi İnşa Başmühendisliği’ adını vermiştir.
Bilim ve Mühendislikte Öncü Kadınlar
İTÜ 251 yıllık tarihi boyunca pek çok alanda ‘ilk’leriyle öne çıktığı gibi, kadınlara tanıdığı haklar, açtığı alanlarla da öncü rol oynadı. ‘İlk kadın inşaat mühendisi, ilk kadın makine mühendisi, ilk kadın gemi inşa mühendisi, doktora yapan ilk kadın, alanında profesör olan ilk kadın’ gibi sayısız ilk’e imza atan İTÜ’lü kadınlar sadece ülkemizde değil, yurt dışında da örnek oldular ve dikkat çektiler. Akademik alanda ve meslek yaşamlarında örnek olan bu kadınlar bir taraftan görünür ve görünmez engellerle de mücadele ettiler. Geçen sayıda başladığımız ‘ilk’ler dizimizin ikinci bölümünde, yine başarı öyküleri ve ilham veren yönleriyle yakın tarihimiz ve günümüzde ‘cam tavanı delen’ bir grup İTÜ’lü kadına yer veriyoruz.

Prof. Dr. Gülsün Sağlamer:
İTÜ’nün İlk Kadın Rektörü
Gülsün Sağlamer İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden 1967 yılında mezun olmuş; aynı üniversitede 1973 yılında ‘Doktor’, 1978 yılında ‘Doçent’, 1988 yılında ‘Profesör’ unvanlarını almıştır. İTÜ’de 1992-1995 yılları arasında ilk kadın rektör yardımcısı, 1996-2000 ve 2000-2004 yıllarında iki dönem İTÜ’nün ilk kadın rektörü olarak görev yapmıştır. İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi olarak Mimari Tasarım, Bilgisayar Destekli Tasarım, Mimari Tasarımın Mantıksal Modelleri derslerini vermiştir. 1975-1976 yıllarında Cambridge Üniversitesi’nde araştırmacı olarak çalışmış, 1987 ve 1991 yıllarında aynı merkezde British Council desteği ile kısa süreli çalışmalar yapmıştır. 1993-1996 akademik yıllarında İrlanda’da Queens’ University of Belfast’a ‘Visiting Professor’ olarak davet edilmiştir. 1999-2003 yıllarında aynı üniversitede ‘External Examiner’ olarak görev almıştır.
1990-1996 yıllarında TÜBİTAK İNTAG Yürütme Kurulu Üyesi, 2006-2010 yıllarında TOBB Türkiye Teknoloji ve Teknoparklar Konseyi Başkanlığı ve (2006-2014) (2020-) yıllarında Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi olarak görev alan Gülsün Sağlamer, ‘International Journal for Housing Science and Its Applications’ ve ‘Open House International’ dergilerinin editörler kurulu üyesidir. Kendisi özellikle 1992 yılından beri mimarlık alanı dışında Yükseköğretimde Araştırma Yönetimi ve Politikaları, Kalite, Liderlik ve Değişim Yönetimi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konularında çalışmaktadır. Uluslararası alanda mimarlık ve yükseköğretimle ilgili birçok kuruluşun üyesidir.
2002 yılından beri IAUP (International Association of University Presidents) Yönetim Kurulu üyesi olan Gülsün Sağlamer, Avrupa’nın en büyük üniversite kuruluşu olan EUA (European University Association) Yönetim Kurulu Üyesi olarak 4 yıllık bir süre için seçilmiştir (2005-2009). EUA’nın Institutional Evaluation Programının Yönetim Kurulu üyesi (2009-2013) olan Gülsün Sağlamer 2005 yılından beri Avrupa’da EUA/IEP kapsamında birçok üniversitenin değerlendirme süreçlerinde başkan olarak görev almıştır. 2006’dan 2018 yılına kadar Avrupa Komisyonu ‘Marie Sklodowska Curie Actions’ Danışma Kurulu üyesi olan Gülsün Sağlamer, Horizon 2020 kapsamında 2013-2016 dönemi için bu kurulun başkanlığını yürütmüştür. Gülsün Sağlamer 2012-2018 yılları arasında Community of Mediterranean Universities’in başkanlığını yapmıştır.
Gülsün Sağlamer’e Ottowa Carleton Üniversitesi (2001), Romanya Baia Mare Üniversitesi (2002), Costanta Ovidius Üniversitesi (2009), Queens University Of Belfast (2018) ve Litvanya Mykolas Romeris Üniversitesi (2024) tarafından ‘Fahri Doktor’ unvanı tevcih edilmiştir. 2006 yılında ‘American Institute of Architects’e şeref üyesi olarak seçilmiş, Avrupa’nın mühendislik eğitiminin önemli kuruluşlarından olan SEFI tarafından ‘Leonardo Da Vinci Madalyası’ tevcih edilmiştir. Gülsün Sağlamer, 2009 yılında kurulan ‘Global İlişkiler Forumu’nun kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyesi (2009-2017) ve 2011 yılından beri ‘European Academy of Sciences, Arts and Letters’in üyesidir.
Gülsün Sağlamer’in rektörlük yaptığı dönemde, İTÜ’nün tüm programları uluslararası (ABET) akreditasyonu almış ve EUA değerlendirme süreçlerinden başarı ile geçen İTÜ, uluslararası düzeyde önemli ivme kazanmıştır. Mezunlardan alınan 80 milyon USD üzerinde bağışla üniversitenin eğitim altyapısı yenilenmiş, kütüphane ve öğrenci sistemlerinin uluslararası standartlarda otomasyonu gerçekleştirilmiştir. Toplam 3200 kapasitede yüksek standartta öğrenci yurtları inşa edilerek hizmete sunulmuş, yeni eğitim/öğretim programları lisans ve lisansüstü düzeyde açılmıştır.
Bu dönemde kurulan İTÜ ARI Teknokent’in (2002) yetkin Ar-Ge firmaları yanında dünyada ünlenen İTÜ Çekirdek (Startup) Girişimci firmaları ile 2023 yılında ‘Dünya Birinciliği’ kazanmıştır.
Prof. Sağlamer, İTÜ’de ‘Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Çalışmaları Araştırma Merkezi’ni 2009 yılında kurmuş ve emekli olduğu 2012 yılına kadar başkanlığını sürdürmüştür. AB destekli yükseköğretimde toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili 5 projede İTÜ grubunun yürütücülüğünü yapmış, 2008 yılından başlayarak dört dönem ‘European Women Rectors’ konferanslarını organize etmiştir. 2010 yılında kurulan ‘Euopean Women Rector Platform’ (EWRP) ve 2015 yılında kurulan ‘European Women Rectors Association’ EWORA’nın başkanlığını sürdürmektedir.

Prof. Dr. N.L. Okşan Çetiner Yıldırım:
İlk Türk Kadın Uçak Mühendisi Profesör
İTÜ mezunu ve aynı zamanda öğretim üyesi bir anne ve babanın çocuğu olarak, 1988 yılında İTÜ Uçak Mühendisliği programına birincilikle girmiş ve 1992 yılında programı bölüm birincisi olarak bitirmiştir. Son stajını NATO’ya bağlı Brüksel’deki Von Karman Akışkanlar Dinamiği Enstitüsü’nde yapmıştır. 1993 yılında İTÜ Uçak Mühendisliği Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak akademik kariyerine başlamış ve yükseklisansını 1995 yılında uçak mühendisliği dalında ‘Hesaplamalı Akışkanlar Mekaniği’ alanında İTÜ'de tamamlamıştır. Doktoraya başladığı sırada, doktora tez önerisi ile Amelia Earhart Fellowship Award’a layık görülmüş, böylece doktoraya yurtdışında, ABD’de devam edip, orada AFOSR (Air Force Office of Scientific Research) ve ONR (Office of Naval Research) projelerinde asistanlık yaparak, doktorasını 1999 senesinde bu kez makine mühendisliği dalında ‘Deneysel Akışkanlar Mekaniği’ alanında ABD’deki Lehigh Üniversitesi’nden almıştır. Doktorası sırasında ikinci defa Amelia Earhart Fellowship Award ile ödüllendirilmiştir. 1999 yılında İTÜ Uzay Mühendisliği Bölümü’ne yardımcı doçent olarak atanmış, 2008’de ‘Havacılık ve Uzay Mühendisliği’ dalında doçent unvanını almış ve 2013’te profesörlüğe yükseltilmiştir. ‘İlk Türk Kadın Uçak Mühendisi Profesör’ olarak bilinmektedir ve halen İTÜ Uzay Mühendisliği Bölümü’nde öğretim üyesidir. 2020-2023 yılları arasında İTÜ Senatosu’nda Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’ni temsilen senatör olarak görev yapmıştır.
Daha çok deneysel akışkanlar mekaniği ve aerodinamik alanında çalışmış, Trisonik Laboratuvarı’nda sesüstü ve sesaltı çalışmalarda görev almış, çok sayıda uluslararası ve ulusal, akademik proje (FP7, TÜBİTAK 1001) ve endüstri projesi yürütmüştür. 2009-2015 yılları arasında Avrupa Birliği Rüzgâr Enerjisi grubunda proje başvuru ve izleme hakemliği yapmıştır. Son yıllarda daha çok daimi olmayan büyük ayrılmalı akışlar ve vorteks dinamiği üzerine çalışmaktadır ve NATO AVT (Applied Vehicle Technology) Paneli’nde ilgili teknik çalışma gruplarında aktif olarak yer almaktadır. Büyük çaplı sağanak etkilerinin incelendiği ve bunların akış kontrolüne yönelik araştırmaların yürütüldüğü iki çalışma grubuna eşbaşkanlık yapmıştır. 2022 yılında Akışkanlar Mekaniği alanında dünyadaki en saygın dergi olan Annual Review of Fluid Mechanics’de ilk Türkiye adresli makale yayınını iki Amerikalı kadın meslektaşı ile gerçekleştirmiştir. 2001 yılından beri VKI (Von Karman Institute for Fluid Dynamics) General Assembly ve 2021’den beri AIAA (American Institute of Aeronautics and Astronautics) Associate üyesidir.
Evli ve İTÜ öğrencisi bir kız annesidir. İyi derecede Fransızca ve İngilizce bilmektedir.

Prof. Dr. Zehra Çataltepe:
Yapay Zekâ Çözümlerinde Bir Öncü
Zehra Çataltepe 1991 yılında Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği ve Bilgi Teknolojileri Bölümü’nden mezun olmuştur. 1994 yılında California Institute of Technology Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde yükseklisans diploması almış, 1992-1997 arası araştırma ve öğretim asistanı olarak görev yaptığı California Institute of Technology’de 1998’de doktora çalışmasını tamamlamıştır.
Bütün eğitim ve çalışma hayatı boyunca hep AI ve ML (machine learning) alanında çalışan Prof. Dr. Zehra Çataltepe, 2004 yılına kadar araştırma çalışmalarını ABD’de sürdürmüş, Siemens Corporate Research’te enerji santrallarının ve AC motorların izlenmesi ve sensör verilerinin görüntülenmesi için yapay öğrenim algoritmaları ve yazılımı tasarlamış ve uygulamıştır. 2005-2022 yılları arasında İTÜ Bilgisayar Mühendisliği Bölümü’nde profesör, 2015-2016 döneminde ise bölüm başkanı olarak görev yapmıştır. Bu süreçte AI ve makine öğrenimi alanında 6 doktora ve 21 yükseklisans tezine danışmanlık yapmış, çok sayıda araştırma projesine katkıda bulunmuştur. 2007-2011 döneminde Binghamton SUNY-İTÜ Bilgi Sistemleri Mühendisliği Program Koordinatörlüğünü üstlenmiştir.
Türkiye’de ve dünyada veriye dayalı akıllı sistemler ve otomasyon alanında bir açık olduğunu düşünerek, eşi Tanju Çataltepe ile birlikte bütün bilgi ve deneyimlerini bir araya toplayarak, kendi şirketleri olan TAZI.AI Systems’ı kurmuşlardır. Zehra Çataltepe’nin 2015’ten itibaren kurucu ortak ve CEO olarak görev yaptığı TAZI.AI, iş ekiplerine müşteri bağlılığı, dolandırıcılık önleme ve operasyonel verimlilik konularında güç kazandıran uygulanabilir yapay zekâ çözümleri sunmaktadır; bu çözümler, geniş bir veri bilimi desteğine ihtiyaç duymadan kullanılabilmektedir. TAZI çözümleri müşteri kaybını %8-15 oranında azaltmış, ekip verimliliğini %30-300 oranında arttırmış ve finans sektöründeki müşterilerine onlarca milyon dolarlık değer yaratmıştır. Zehra Çataltepe’nin liderliğinde TAZI.AI, sıfırdan yıllık 1 milyon ABD Doları gelir elde eden global bir AI şirketi haline gelmiştir.
San Francisco ve İstanbul'daki ofislerinde Avrupa Birliği’nin proje destekleri bağlamında da Türk ve Avrupalı kurumlarla ortak proje yürüten TAZI.AI’nın Otomatik Yapay Öğrenim platformu, Gartner tarafından ‘Cool Vendor in AI Core Technologies’ (Mayıs 2019) seçilmiş ve Data Science Central tarafından ‘Yeni Nesil Yapay Öğrenme’ olarak kabul edilmiştir.
Yılın Kadın CEO’su, Altaworld (2022), Alchemist Accelerator Class 26 (2021), Yılın Microsoft Kadın Girişimcisi (2020), İTO Yılın Kadın Girişimcisi (2020) gibi çok sayıda ödül ve başarının sahibi Zehra Çataltepe’nin finans, sağlık ve ulaşım alanlarında makine öğrenimi ve açıklanabilir AI üzerine 100’den fazla yayın ve 18 patenti vardır.

Prof. Dr. Cazibe Arıç Sayar (1925- 2021):
Maden Fakültesi’nden İlk ‘Doktora’ Diploması Alan Yerbilimci
Prof. Dr. Cazibe Sayar, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Jeoloji Bölümü’nü 1949 yılında fakülte birincisi olarak bitirmiştir. 1950-1955 yılları arasında yürüttüğü ‘Haliç-Küçükçekmece Gölü Bölgesinin Jeolojisi’ konulu tez çalışması ile İTÜ Maden Fakültesi’nde verilen ilk doktora unvanını almıştır. 1958-1959’da Londra Imperial College, Royal School of Mines ve London National History Museum’da araştırmalar yapmıştır. 1961’de doçent, 1980’de profesör unvanını almıştır. 1987’de İngiltere’de, National Museum’da, ABD’de Washington Geological Survey’de, 1988’de Almanya Hamburg Jeoloji ve Paleontoloji Enstitüsü’nde araştırma ve incelemelere katılmıştır. İstanbul ve çevresinin jeolojisi ile ilgili sayısız çalışmaya ve değerli buluşlara imza atmıştır. Yayımlamış olduğu ders kitapları, yürüttüğü projeler, araştırma çalışmaları, ulusal ve uluslararası makaleleriyle paleontoloji alanına çok değerli katkılarda bulunmuştur.
Temmuz 1992’de 42 yıl hizmette bulunduğu İstanbul Teknik Üniversitesi’ndeki görevinden emekli olmuştur.
Öğrencisi Prof. Dr. Ali Polat (Kanada Windsor Üniversitesi), ‘Bir Cumhuriyet bilim kadını ve öğretmeni’ olarak tanımladığı Prof. Dr. Cazibe Sayar’ın paleontoloji bilimindeki ilerlemeler ve yeni buluşlara, insanın canlı dünyasındaki ve evrendeki yerinin anlaşılmasına, Türkiye jeolojisine ve eğitimine çok önemli katkılar yaptığını ifade ederek, ‘Aklı hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller’in yetişmesinde önemli bir rol oynadığını vurgulamaktadır. Cazibe Sayar, bu katkıları nedeniyle Türkiye Jeoloji Kurumu’nun 30. Yıl Altın Çekiç (1981), Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odası’nın 40. Yıl (1989), İTÜ’nün 40. Yıl (1991) ve Türkiye Jeoloji Mühendisleri Odası’nın 60. Yıl (2009) ödüllerine layık görülmüştür.
Türkiye Ulusal Stratigrafi Komitesi’nde uzun yıllar görev yapan Cazibe Sayar, İTÜ başta olmak üzere, Ege ve Selçuk üniversitelerinde genel jeoloji, paleontoloji, biyostratigrafi, tarihsel jeoloji ve mineroloji dersleri vermiş, emekli olduktan sonra da bilimsel çalışmalarına büyük bir tutku ve heyecanla devam etmiştir. İTÜ Maden Fakültesi’nin kurucu ve ilk dekanı Ord. Prof. Malik Sayar’ın eşi olan Cazibe Sayar’ın kayınpederi ise ünlü matematik bilgini 1913-1917 yılları Darülfünun-ı Osmani’nin (bugünkü İstanbul Üniversitesi) Rektörü Salih Zeki Bey’dir. Bilindiği üzere Salih Zeki Bey, evliliklerinden birini Halide Edib Adıvar’la yapmıştır. Bu yönü ile Cazibe Sayar, bilim ve edebiyat tarihimizde önemli izler bırakmış bireylerden oluşan bir ailenin de mensubudur.

Y. Müh. Önay Ortaç Kuzucan
Hollandalıları Şaşırtan İlk Kadın Makine ve Gemi İnşaatı Yüksek Mühendisi
Türkiye’nin ilk ve tek makine ve gemi inşaatı yüksek mühendisi olan Önay Ortaç Kuzucan 1954 yılında İTÜ Makine Fakültesi’ne girmiş, Prof. Dr. Kemal Kafalı’nın yönlendirmesiyle Gemi İnşaatı Bölümü’ne geçmiştir. Genel makine derslerini de alarak makine ve gemi inşaatı yüksek mühendisi olarak 1959’da mezun olmuştur. Bu zorlu sektörün kadın öncülerinden biri olarak Önay Ortaç Kuzucan’ın hikâyesini kısaca kendisinden dinliyoruz: “Benim diploma projem yükleme boşaltma sistemleriydi. Mezuniyet için de bana bir yat projesi verildi. Yat, 29 metre uzunluğunda 9 kişilik bir tekne… Hocam Ata Nutku beni bu projeyle Hollanda’ya gönderip sonra doğrudan üniversiteye almayı planlıyordu. Projeyi tamamlayıp götürdüm, Ata Hocam baktı, “Ne zaman hareket ediyorsun Hollanda’ya?” diye sordu. Ben de ona evleneceğimi söyledim. Yat projesi ve yükleme boşaltma projesinden sonra Kemal Kafalı Hocam bana 2000 kişilik bir Şehir Hatları vapuru projesi de vermişti. Hesapların dışına çıkamazsınız fakat bir gemide yaptığınız dizayn, her şey tamamen size aittir. Mezun olduğum 1959 yılında sınıf arkadaşım Atilla Cengiz Kuzucan’la evlendim. Birlikte çalıştık, gemi inşaatıyla değil, makineyle uğraşmaya devam ettim. İki oğlumu da mühendis yetiştirdim. Bir kadın olarak o yıllarda tersanede çalışmak mümkün olamayacak kadar zordu. Haliç Tersanesi’nde staj yapmıştım. Stajda beni hiçbir şekilde kızakların olduğu yere sokmamışlardı. Evlendikten sonra soğuk hava deposu yapmak istediğimiz için Hollanda’ya gittik. Aslında kadın mühendis olmanın zorluklarını ülkemde olduğu gibi Hollanda’da da yaşadım. Grasso firmasından makine almaya gittik. Bu makineleri alırken orada bir şeyler de öğrenmemiz gerekiyordu. Grasso fabrikasına girdik, fabrika müdürü bana “Sen atölyeye inemezsin, inersen oradakilerin dikkatini dağıtırsın” deyince ben büroda çalışmak zorunda kaldım. Daha ilginç bir olay yaşadık; 1963 yılında Hollanda’ya giderken, Hollanda gümrüğünden geçemedim. Nedeni ise şu: Bana “Bizde bile makine ve gemi inşaatı mezunu bir kadın mühendis yok, sizde nasıl olabilir!” dediler. Bunun üzerine Grasso’dan yetkililer gelip durumu izah ettiler ve ben gümrükten ancak öyle geçebildim. Orada birkaç ay kaldık ve dönünce eşim Atilla Kuzucan’la İstanbul’un en büyük soğuk hava deposunu kurduk.”
Önay Ortaç Kuzucan, Kuzucanlar aile şirketi Komsan Kompresör olarak Türkiye’nin yanı sıra Çin, Brezilya, Güney Afrika ve Ukrayna’da üretim tesisleri kuruluşunda; kompresör, havalı el aletleri ve vana üretiminde, Komsan Kompresör A.Ş’nin ikinci kuşağının da bu yönde strateji oluşturması yönünde, bir mühendis olarak katkıda bulunmuştur.
Mesleğinin yanı sıra sanatsal çalışmalara da ağırlık veren Kuzucan, lise öğrencisiyken Zahide Özar’dan aldığı resim derslerini sonraki yıllarda daha ileri boyutlara taşıyarak 50 karma sergiye katılmış, üçü İTÜ Gümüşsuyu Kampüsü’nde olmak üzere pek çok kişisel resim sergisi açmıştır.

Y. Müh. Gönül Künt Aksoy:
‘Ablaya da bi soralım’a Ulaşmak için Verilen Mücadele
Tarih 1954’ün mayıs ortası; yer, Çamlıca Kız Lisesi’nin o canım orta salonu. Biz, fen şubesinin bu yıl mezun olacak kızlarından bir grup. Önümüzdeki çok zorlu zaman aralığından söz ediyorduk. Hemen önümüzde bitirme sınavları vardı. Başarı ile bitirirsek, olgunluk sınavlarına girecektik. Ancak bu merhaleyi de aşarsak, üniversite sınavlarına girme hakkını alacaktık.
Çok sevdiğimiz, saydığımız matematik öğretmenimiz Muzaffer Kafalı Hanım (Prof. Dr. Kemal Kafalı’nın eşi) doğru fakülte seçebilmemiz için yol gösteriyordu. Her birimizle ayrı ayrı konuşarak bize yardım etmeye çalışıyordu. Sıra bana gelince “İTÜ’nün sınavlarına gireceksin, değil mi?” dedi. “Evet” dedim. “Hangi fakültelere?” dedi. “İnşaat ya da mimarlık” dedim.
“Olmaz öyle şey!” diyerek ekledi; “Sizler bilmiyor musunuz, ‘İTÜ’nün Makine ve Elektrik fakülteleri sınavlarını kızlar kazanamaz. Okula girseler bile bitirip mezun olamazlar’ diye genel geçer bir kanı var. Sizler benim yıldız kızlarımsınız, sınavları kazanacak ve mezun olacaksınız” dedi.
O yıl Çamlıca’dan üç kız İTÜ sınavlarını kazandı: Meral Kalabay Maden Fakültesi’ne, Önay Ortaç Makine Fakültesi’nin Gemi İnşaat Bölümü’ne, Gönül Künt ise Makine Fakültesi’nin Genel Makine Bölümü’ne girdiler.
Başarı ile bitirdiler ve hayata atıldılar. Ben üniversitenin açıldığı günlerde hastalandığım için okula bir ay geç gidebilmiştim. İTÜ’ye ilk gittiğim gün, Makine 1’in sınıfını sora sora buldum: R 301. Sınıf çok büyük ve çok kalabalıktı. Büyük resim masaları ve aralarında tabureler vardı. Kendimi bir ‘genç adamlar cangılı’nda buldum. Birisi, “Hoca geliyor!” diye bağırdı. Herkes bir tabureye oturdu. Ben de en arkada bir tabure bulup oturdum. Öğretmen bizleri başı ile selamladı ve tahtaya yazmaya başladı. Sürekli yazıyor, üç satırdan sonra onları silip yenilerini yazıyordu. Sonunda bizi selamlayıp dersi bitirdi. Yanımdaki arkadaşım “Not tutabildiniz mi?” dedi. “Hayır! Kitap yok mu?” dedim. “Kitap yok, biz hep defterlerden çalışırız” dedi. Ben de not tutmaya başladım. Sesli harfleri yazmayarak hız kazandırdım elime.
Programlarımızdan söz edersek; pazartesi, salı, perşembe ve cuma günleri saat 09.00’dan 16.00’ya kadar ders vardı. Aynı günlerde 16.00’dan 18.00’e dek ya atölyede ya da laboratuvarda çalışırdık. Çarşamba ve cumartesi günleri öğleden sonraları boştu.
Öğretmenlerimizin bir kısmı hafta sonu ödevi verirdi. Okul yılı sona erince, haziranda 12 gün içinde 14-15 sınava girerdik. Her yaz 45 iş günü süren staj yerlerimize giderdik.
Okul biter bitmez, 1960’ın ocak ayında, Ankara Et ve Balık Genel Müdürlüğü Makine Tesisat biriminde bir süre çalıştıktan sonra Ankara Et Kombinası’nın tesis sorumlu mühendisi olarak çalıştım.
Bu arada sınıf arkadaşım Şefik Aksoy ile evlendik. İkimiz de enerji konusunda çalışmak istedik.
1964 sonunda Etibank Elektrik İşletmeleri Müessesesi’nde çalışmaya başladım. 1966-67 döneminde TODAİ (Türkiye ve Ortadoğu Amme İdaresi) Müessesesi’nde kamu yönetimi öğrenimi aldım. Daha sonra Etibank Genel Müdürlüğü’nde Hava Hatları Bölümü’nde çalıştım. 1968’de eşim ile beraber çağrı üzerine ilk Ambarlı Enerji Santralı’nın kuruluşunda çalıştık. Santralın geçici kabulünden sonra 1972 yılında Seydişehir Alüminyum Tesisleri’ne, 1973 senesinde ise özel sektöre, Tokar firmasına geçtik. Çayırhan 2. Ünitesi, Seyitömer 2. Ünitesi, Yatağan ve Elbistan santrallarının ön proje çalışmalarında yer aldık.
1977 yılında nükleer santralların ihale çalışmaları için İtalya’ya gittik. Po Nehri kıyısında bir nükleer santralı incelemeye gönderilmiştik. Akkuyu için bu santralı kuran firma ile ortak bir teklif verilecekti. Projeleri inceledik. Özellikle teklif aşamasında alınacak tedbirler dosyası en kalabalık dosyaydı. Daha sonra Akkuyu projesi durdurulunca biz de ‘ohh!’ dedik.
Takip eden yıllarda Aliağa’ya geçtik. Ardından Yumurtalık-Kırıkkale Petrol Boru Hattı’nı, Üç Pompa İstasyonu’nu ve Orta Anadolu Rafinerisi’ni tamamladık.
Çalışırken hep masa yerine sahayı önceledim. Erkek yoğun işyerlerinde işçiler sizin açığınızı bulmak isterler. ‘Şimdi bir soru soracağım, bak nasıl çuvallayacak’tan ‘Ablaya da bi soralım’a ulaşmak epey emek ve sabır ister. Buna ulaşırsanız mutlu olursunuz. Ben matematik öğretmenimi mutlu ettiğimi düşünmüşümdür.
Sonra Çayırhan, Marmara Ereğlisi, Bursa, Manisa ve Van santrallarında emek verdik. Son olarak da Çan’da 7 yıl kaldık.
Biraz da bizim sınıftan söz edeceğim. Biz, İTÜ Makine Fakültesi’ne 1954’te girenler, ilk sınıfta 150 kişi kadardık. Beş yılın sonunda mezun olduğumuzda 50 kişiye düşmüştük. Birbirimizden kopmadık, ilişkilerimizi küçük grup toplantılarıyla devam ettirdik. Beş ve onlu yıllarımızda sınıfça toplandık. Şimdi de 70. yılımız için kasımda İTÜ’nün Gümüşsuyu Yerleşkesi’ndeki küçük sınıfımızda kaç kişi kalırsak toplanacağız.
Kaynaklar:
Kazım Çeçen, Hüseyin Tevfik Paşa ve ‘Linear Algebra’. İTÜ Vakfı Yayınları, İkinci Baskı, 2019, İstanbul.
İTÜ Vakfı Dergisi, 2001, Sayı 35, s. 34-39, Başhoca İshak Efendi.
Ekmeleddin İhsanoğlu, İslam Ansiklopedisi ‘İshak Efendi Başhoca’, 22. Cilt, s. 529-530, 2000.
B56A62EED8EED95FDC2?doi=
Y. Müh. Aydın Eken, ‘Ord. Prof. Ata Nutku Türk Gemi İnşaatı Endüstrisi ve Mühendislik Eğitiminin Önderi’, İTÜ Vakfı Yayınları, İstanbul 2013.
Esin Kahya, Hüseyin Gazi Topdemir, Cumhuriyet Dönemi’nde Bilim, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 2018.
Bình luận