
İTÜ Vakfı Kurucu Üyelerinden Dr. Y. Müh. Orhan Yavuz, İTÜ Vakfı Sosyal ve Kültürel Hizmetler Komitesi’nce düzenlenen toplantıda, davetli konuşmacı Erdal İnönü’ye, dönemin Komite Başkanı Kamuran Aköz ile birlikte teşekkür plaketi verirken, 2001.
Vakfımızın kurulduğu yılları ve şartlarını hatırlamanın ve tekrar yaşamanın zamanının geldiğini düşünüyoruz.
Uzun yıllar süren ve kuralları bilimsel olarak kurumsallaşmamış karma ekonomi modeli uygulayan ülkemiz, seksenli yılların başında temelleri 17. asır felsefecilerince atılan ve Batı’yı bugünkü düzeyine getiren ‘temel haklar’ kavramının yarattığı aydınlanmaya yöneliyor. Bu yönelmenin ilk sonuçları dahi hepimize gelecek için ümitler veriyor; heyecan ve dinamizm yaratıyor.
Bu aydınlanma ortamında üniversitelerimiz için Batı’da uygulanan modeller tartışılıyor. ‘Özerk Üniversite’ kavramı eni konu gündeme geliyor.
Bu akımları anlamaya, özümsemeye başladığımız dönemde siyasi iradeyi temsil eden mezunlarımızdan rahmetli Turgut Özal, üniversitelerimizin özerk yapıya kavuşturulması gerektiğini bizlere belirtiyor. Özerk yapıya kavuşturulması düşünülen üniversiteler arasında ilk sırada İstanbul Teknik Üniversitesi’nin düşünüldüğünü, bu yöntemde üniversitelerin yönetim sorumluluğunun büyük payının mezunlara düştüğünü hatırlatarak böyle bir oluşuma hazır olmamızı salık veriyor.
Vakfımız, ülkemizin yaşadığı bu aydınlanma ve değişim döneminden esinlenerek kurulmuştur. Üniversitemizin özerkliğe kavuşması halinde mezunların üniversitelerine sahip çıkması, bu yönde düşünsel, bireysel ve kadro hazırlıklarına yönelinmesi vakıf senedine dikkatli bir şekilde yansıtılmıştır.
Vakfımız kuruluş aşamasında adresleri tespit edilen 1500 mezunumuza, bu arada bugünkü Sayın Rektörümüze duyuru yapılmıştır. Olumlu cevap alınan yüzlerce mezunumuzla vakfın amaçları uzun süre tartışılmış ve vakfımızın hükmi şahsiyeti:
Görevi, seçilmişliği, memuriyet veya akademik unvanı, maddi gücü ne olursa olsun bütün mezunlarımıza vakfımız nezdinde eşit düzeyde ve mezun olmak dışında bir ayrıcalık tanınmaması, Vakfımız senedinde seçimden güç almayan hiçbir kimseye vakıf yönetiminde ayrıcalık tanınmaması ilkelerine özellikle özen gösterilmiştir.
Hal böyle iken ilerleyen zamanlarda Sayın Rektörümüz vakıf senedinde değişiklik yapılarak seçimsiz olarak rektörün vakıf yönetim kurulu başkanı olmasının sağlanmasını yazılı olarak talep etmiştir.
Öncelikle bu isteğin seçimli, katılımcı demokrasi anlayışı ile bağdaşmadığını ve mezunlarımıza eşit düzeyde saygı gösterilmesi, ayrıcalık tanınmaması ilkesini zedeleyeceğini belirterek seçimsiz gelen bir yönetim kurulu başkanının olası başarısızlığı durumunda görevinin nasıl bir yöntemle sona erdirilebileceğini düşünelim.
Bu şekilde seçimsiz başkanlık sistemini benimsemiş örneğin İstanbul Sanayi Odası Vakfı, Haydarpaşa Numune Hastanesi Vakfı ve benzerlerinin neden bu senetlerinde değişiklik yaparak seçimli sisteme dönüştüklerini sorgulayalım.
En son olarak rahmete kavuşmuş vakfiyecilerimizin, vakfımıza esastan yön değiştirtecek Sayın Rektörün kişisel isteğinin aziz ruhlarını rencide edip etmeyeceğine duyarlılıkla eğilelim.
Vakfımız bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de üniversitemizin hizmetkârı olmaya devam edecektir.
Vakfımız haklarına, üniversite yönetiminin yasadışı müdahalelerini, sorumluluk duyguları içinde bugüne kadar olduğu gibi yasal haklarımızı kullanarak önleyeceğiz. Hukuka saygının erdemlerin en yücesi olduğunu öğretmeye devam edeceğiz.
Yönetim kurullarımızda onca yıldır görev yapan aynı zamanda vakfıyeci ve bağışçı hocalarımızın görevleri dışında vakfımız için ayırdıkları zamanı ve özverilerini teftiş konusu yapan ve sorgulayan anlayışın yakın gelecekte gerçekleşeceğini umduğumuz ‘Özerk Üniversite’ oluşumunun, bir eğitim kurumunda ülkemize özgü amir-memur ayrıcalığına yer vermeyeceğine inancımızı belirtirken, böylesine yönetim alışkanlığı dışında eğitime has başka dünyaların bulunduğunu hep birlikte göreceğiz.
11.3.2024
Saygılarımla,