top of page

İklim ve Sürdürülebilirlik Dosyası -1

Dosya Editörünün Notu

Sel ve orman yangını felâketlerinin yaşandığı, nehir ve havza rejimlerinin değiştiği ülkemizde, iklim değişikliğiyle mücadele her geçen gün önemini farklı şekillerde hatırlatıyor, gezegenimizi tehdit eden küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkileri, neredeyse tüm sektörler üzerinde şiddetini artırıyor. İTÜ Vakfı Dergisi, 2022 Kasım sayısından itibaren iklim sorununa karşı çözüm üreten ve iklim odaklı çalışan iş profesyonelleri ve akademisyenler ağını büyüterek harekete geçirmeyi ve öğrencilerin iklim ve sürdürülebilirlik çözümlerinin yaygınlaştırılmasını ve duyurulmasını hedefliyor.

Bu sayımızdan başlamak üzere her sayımızda, “İklim ve Sürdürülebilirlik Dosyası”, sürdürülebilir bir yapılı çevre için çözüm üreten araştırma ve uygulamaları içerecek. Dergi bu sayısıyla iklim, sürdürülebilirlik, düşük ve sıfır karbonlu enerjiye geçiş konularında etkili araştırmaların İTÜ mezun ve mensuplarına erişimini teşvik edecek, İTÜ öğrencilerinin, iklim değişikliğinin getirdiği karmaşık ve ürkütücü zorluklarla başa çıkmak için ürettikleri çözümleri paylaşmaya başlayacak. Sürdürülebilir bir gelecek için sorumluluk alarak yürüttükleri bilimsel çalışma ve uygulamalarını içeren yazılarını; iklim kriziyle mücadelede fark yaratan araştırma ve eğitimlere akademik çevre, özel ve kamu sektörünün katılımını artırmaya odaklanan İTÜ Vakfı Dergisi’nin 2022 Kasım sayısında mezun, mensup ve öğrencilerimize ulaştırmamızı sağlayan değerli yazarlarımıza teşekkür ediyoruz. Yazarlarımız bu sayımızın “İklim ve Sürdürülebilirlik Dosyası” aracılığıyla; “savaş ve ekolojik etkileri”, “sürdürülebilir gıda sistemi”, “iklim değişikliği”, “risk analizi ve arazi kullanımı”, “biyoçeşitlilik ve sürdürülebilirlik yönetimi”, “karbon-nötr yaklaşımlar”, “stratejik hammadde ve yönetimi”, “iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı”, “kentsel senaryolar ütopya ve distopya”, “sürdürülebilirlik ve dayanıklı yapılı çevre ve tasarım” ile “enerji etkin ve çevre dostu yenileme çözümleri” gibi kavramlara çok-disiplinli bir bakış açısı sağlıyor: İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Emekli Öğretim Üyesi Prof.Dr. Orhan Şen, “Dünyada İklim Değişiminde Son Gelişmeler, Türkiye Açısından Riskler ve Çözüm Önerileri” başlıklı yazısında, küresel ısınmadaki 1°C’lik artışın doğa kaynaklı afetler üzerindeki etkisinin ve küresel sera gazı emisyonunun %24’ünün arazi kullanımından kaynaklandığının altını çizerek, Türkiye’nin 2050 yılı iklim-nötr hedefi için yapılacak “2023-2030 İklim Değişikliği Eylem Planı” ve “2050 İklim Değişikliği Stratejisi”nde, sürdürülebilir arazi yönetimi konusunun önemini değerlendiriyor.


Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Fikret Adaman ve araştırmacı Gökçe Yeniev, “Sürdürülebilir ve Dirençli Bir Gıda Sistemine Dair Bir Çerçeve” başlıklı yazılarında; gıda sistemlerinin sürdürülebilir ve dirençli olabilmesi için üretim, işleme, dağıtım ve tüketim dahil tüm etkinliklere ve bu etkinliklerin sosyal, ekonomik, politik ve ekolojik sonuçlarının birbirleriyle olan etkileşimlerine olanak tanıyan bir öneri sunuyorlar. Tarım sistemi işleyiş süreci üzerinden, gıda sisteminin politik-ekoloji perspektifinden okunmasının yerel, bölgesel ve küresel düzlemde dayanıklılık, adalet, sürdürülebilirlik gibi olguların değerlendirilmesinde sağlayacağı olanakları, Türkiye özeline de değinerek açıklıyorlar.


İTÜ Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği Başkanı Prof.Dr. Filiz Karaosmanoğlu, “Sürdürülebilir Yaşam Yönetimi ve Endüstri” başlıklı yazısında gündelik yaşamımızda ve endüstriyel üretimde üç soruna cevap veren yaklaşımların benimsenmesinin zorunluluk olduğunu belirterek; küresel sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada; sürdürülebilir tüketim ve üretim, sürdürülebilirlik yönetimi, karbon ayak izi, su ayak izi ve ürün çevresel ayak izi konularına vurgu yapıyor.


Yurt Madenciliğini Geliştirme Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi, Türkiye Madenciler Derneği Çevre Koordinatörü Dr. Caner Zanbak, “Hammaddelerin Kritikliği/Stratejikliği ve Türkiye” başlıklı yazısında; son yıllardaki çok yönlü değişimlerin yarattığı küresel enerji-dışı mineral hammadde talep artışlarına ve bu talep artışının karbon-nötr olma yaklaşımı ile yeşil enerji dönüşümü için gerekli yeni yatırımlardaki stratejik önemine dikkat çekiyor. Madenciliğin uzun arama süreli ve risk sermayesi yoğun bir sektör olması nedeniyle önümüzdeki 5-15 yıl içinde karbon-nötr olma sürecinde hızla artacak taleplerin global düzeyde yol açacağı tedarik darboğazları/riskleri ve aşırı fiyat dalgalanmalarının aşılabilmesi için gerekenlere odaklanıyor, Türkiye için kısa ve orta vadeli bir “Hammadde Stratejisi Eylem Planı” önerisinde bulunuyor.


Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, Anadolu Biyocoğrafyası Laboratuvarı uzmanı Doç. Dr. Hakan Gür, “İklim Değişikliği ve Biyolojik Çeşitlilik Kaybı” başlıklı yazısında; Türkiye’nin, dünyadaki 36 biyolojik çeşitlilik sıcak noktasından üçünün karşılaştığı ve etkileştiği bir coğrafyada yer aldığına, özellikle Akdeniz orman ekosistemlerinde son yıllarda gerçekleşen orman yangınlarının iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybına yol açtığına dikkatimizi çekiyor Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Servisleri Üzerine Hükümetlerarası BilimPolitika Platformu ve Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin 2021 yılında yayınladığı raporun “iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybının birbirinden ayrı düşünülemeyeceği ve biriyle mücadelenin ancak diğeriyle mücadeleyle mümkün olabileceği” şeklindeki ana mesajının ve tüm tarafların iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybıyla aynı anda mücadele konusunda sorumluluklarını artırması gerektiğinin altını çiziyor.


İTÜ İşletme Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Atıl Aşıcı’nın Yeşil Düşünce Derneği için hazırlamış olduğu “İklim İçin Yeşil Ekonomi Politikaları” başlıklı yazısı, iklim değişikliğine karşı bireylerden topluma kadar her alanda bir çerçeve sunan “yeşil ekonomi”yi; kent politikaları, enerji ve toprak kullanımı bağlamında değerlendiriyor. Kentleşme, toprak kullanımı ve enerji alanlarında iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum konusunda Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde uygulanmakta olan iyi örnekleri Türkiye şartları çerçevesinde tartışarak, karar alıcıların uygulayabileceği yeşil ekonomi politikaları konusunda öneriler geliştiriyor.

İTÜ ve Lübeck Uygulamalı Bilimler Üniversitesi (THL) öğrenci ve akademisyenlerinin yanı sıra alanında yetkin profesyonellerden oluşan Deeply High© takımı, iki yıllık proje geliştirme çalışmalarının ardından 20 Mayıs-26 Haziran 2022 tarihleri arasında, Almanya’nın Wuppertal kentinde düzenlenen Solar Decathlon Avrupa 21/22 (SDE21/22) yarışması etkinliğine katılmıştır.


İTÜ Makine Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Murat Çakan, İTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. T. Kerem Koramaz, Yüksek Mimar Ilgın Eldeş, Moleküler Biyolog Mehmet Cılızlar ve Yüksek Peyzaj Mimarı Melike Ersoy, “Deeply High Takımı ve Solar Decathlon Avrupa’da Yüksek Standartlarda, Sürdürülebilir Bina Çözümleri” başlıklı yazılarıyla, sürdürülebilirliğin arkasındaki kavramsal çerçevenin hem bina hem kent ölçeğinde uygulanabilirliğine dair yaklaşımlarını ve kullanılan teknikleri aktarmışlardır. Almanya’nın Kiel şehrinde mevcut yapı stokunun yıkıp yenisini yapma yöntemi yerine– enerji etkin ve çevre dostu yenileme çözümlerinin; yerel malzeme, kent bahçeciliği, ulaşım, enerji, iç mekân kalitesi ve döngüsel yaklaşım modülleriyle birlikte uygulamada bütünleşik olarak hayata geçirilebileceği konusunda bizlere kanıt sunuyor.


Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi, Şehirve Bölge Planlama Bölümü öğretim üyesi Dr. Melda Açmaz Özden, “Ütopya Ülkesinden Risk Toplumu Anlatısına: Kısa Bir Kurgu Gelecek Tartışması” başlıklı yazısında, yüzyıllar boyunca düşünürlerin, aydınların, yazarların ve bilim insanlarının hayali (adil, hakça, kaynakların dengeli ve eşit dağıtıldığı, yasaların herkesi eşit koruduğu, insanların yaşam alanlarının sağlıklı, sürdürülebilir, dirençli, sosyo-mekânsal, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik anlamda arzu edilen yerler olarak düşlendikleri) bir çok ütopyanın afetleri, felâketleri, geri döndürülemez kayıpları işaret eden günümüz distopyalarına (yani karşı-ütopyalara) evrilmesinin de aslında büyük bir uyarı olduğunu tartışmaya açıyor. Geleceğe yönelik umudu canlı tutan ütopya kentlerin ve toplumların artık hayal edilemiyor olmasının, karanlık ve arzu edilmeyen bir ge lecek kurgusunun distopyalar üzerinden güçlenmesinin, mevcut yaşam biçimimizi daha fazla vakit kaybetmeden sorgulamamızı gerektirdiğini vurguluyor.


İTÜ Mimarlık Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Mert Şener “Düşünülmeyen Bir Çevre Felâketi: Tarım Alanlarının Savaş Alanına Dönüşmesi” başlıklı yazısında, devam etmekte olan Ukrayna-Rusya Savaşı’nın insan ve yapılı çevreye etkisinin tartışılageldiğine, ancak gıda üretim alanı olan “kırsal alanlar ile tarım alanları”nın savaş alanına dönüşmesinin sonuçları üzerinde durulmadığına dikkat çekiyor. Savaşın yakın ve uzak dönem etkisi olarak bir çevre felâketine işaret ederek, iki ülke arasında gidip gelen zayıflatılmış uranyumlu roketlerle, giderek ekolojik bir afete uğramaya başlayan tarım alanlarından gelen mahsulün etkilerinin, gelecekte sadece Ukrayna halkında değil, bu savaşa hiç taraf olmayan uzak ülke halklarında da görülebileceğinin altını çiziyor.


Yazarlarımıza, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik konusunda yarattıkları yüksek farkındalık ve verdikleri değerli bilgiler için teşekkür ederim. Bir sonraki sayımız “Sürdürülebilirlik ve İklim Dosyası 2”de yeni konularda buluşmak üzere.


Saygılarımla,

Prof. Dr. Özlem Özçelik | İTÜ Mimarlık Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi





81 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page