top of page

Bir başarı hikâyesi: Atatürk Barajı

20. Yüzyılın En Büyük Projesinde İTÜ’lü Mühendislerin İmzası Var.

Atatürk Barajı, Cumhuriyet tarihimizin en önemli yatırımlarından biri olarak planlanmasından inşaatına kadar devlet adamları, kamu görevlileri, müteahhitler, mühendisler ve işçilerin aynı heyecan ve inançla çalışarak tamamladıkları bir eser. Kurulu olduğu bölgeye ve ülkeye yansıyan çok yönlü etkileri ve teknik özellikleriyle dünyanın sayılı barajları arasında yer alan Atatürk Barajı, İstanbul Teknik Üniversitesi’nden 40’lı, 50’li yıllarda mezun olan bir grup mühendisin imzasını taşıyor. 

İTÜ’lü mühendislerin, ihale sürecinden itibaren büyük bir tutku, güven ve kararlılıkla hazırlanıp, Ata İnşaat çatısı altında ‘dil, duygu ve düşünce’ uyumu içinde tamamladıkları dünya çapındaki Atatürk Barajı, inşaat sektöründe ilham verici bir başarı hikâyesi olarak kabul ediliyor.


Atatürk Barajı ve HES kısaca Atatürk Barajı olarak anılmaktadır. GAP Projesi içinde, Keban Barajı’nın 346 km aşağısında, Karakaya Barajı’nın 180 km mansabında, Adıyaman ve Şanlıurfa illeri arasında, Şanlıurfa ilinin Bozova ilçesine 24 km uzaklıkta, Fırat Nehri üzerinde kurulan Atatürk Barajı, enerji ve sulama amaçlıdır. Baraj, Şanlıurfa ilinin 60 km kuzeybatısında, Adıyaman ilinin 35 km güneyinde bulunmaktadır. 

Atatürk Barajı, fiziki büyüklüğünün yanında, GAP’ın kilit projesidir ve Türkiye’de bölgesel kalkınmanın başlamasını sağlamıştır. Bu proje ile Fırat suları havza değiştirecek, böylece Aşağı Fırat Projesi kapsamında yer alan 882 bin ha tarım arazisinin sulanması sağlanacaktır. 2.400 MW kurulu güce sahip HES ile de yılda 8.9 milyar kWh elektrik enerjisinin üretimi hedeflenmiştir. Aşağı Fırat proje demetinin en büyük depolama tesisi olan Atatürk Barajı, dünya çapındaki boyutlarına rağmen Türkiye’nin kendi milli gücüyle inşa edilen en büyük mühendislik yapısıdır.


Atatürk Barajı ve Türkiye’ye etkileri

1975’lerden 1994 yılına kadar Türkiye’deki bütün iktidarlar Atatürk Barajı’nın başlayıp bitmesi dönemlerinde yoğun bir çaba harcamışlardır. O yıllar içinde Türkiye sınırlı bütçe imkanlarından büyük fedakârlıklar yaparak, gerekli idari ve hukuki düzenlemeleri gerçekleştirerek proje çalışmalarını değil durdurmak, hızlandırarak ne gerekirse yapmıştır.

Devlet önce Atatürk Barajı inşaatlarını yürütecek özel bir bölge teşkilatı kurarak bu işin büyüklüğüne ve önemine uygun bir organizasyon yapısı sağlamıştır. Bu büyüklükte bir barajın gerçekleştirilmesinde bu elzem bir karardı. O zamana kadar DSİ  15. Bölge ile Şanlıurfa’da yürütülen çalışmalar, 1981 yılında kurulan 16.  Bölge Müdürlüğü  eliyle yürütülmeye başlanmıştır.


Atatürk Barajı’nın iş hacmi ve farklı yapıları dikkate alınarak sulamalarda gecikme yaşanmaması için DSİ Genel Müdürlüğü, ilk önce sistemin önemli bir parçası olan Şanlıurfa Tünellerini 1977 yılında ayrı bir iş olarak ihale etmiştir. Benzer şekilde DSİ, işin en büyük hacimli ve en büyük maliyetli kısmı olan inşaat işleri ve hidromekanik işlerini de ayrı bir iş olarak 1983 yılında Ata İnşaat’a ihale edilmiştir. Proje ve müşavirlik işlerinde AEJV firmasına 1984 yılında ihale edilmiştir.

Böylece işin başlangıcında, DSİ 16. Bölge teşkilatı, inşaat ve hidromekanik işler, elektromekanik kısımları ve proje müşavirlik için en uygun kurumlara görev vererek gerekli organizasyonlar prensip olarak sağlanmıştır.

Başlangıç işlerden biraz sonra başlaması gereken daimi teçhizat ve elektromekanik kısımları ise 1984 yılında ihale edilmiştir. Enerji üretimiyle ilgili bu daimi teçhizat işleri; İsviçre firmalar grubu EJVA adlı konsorsiyum ve cebri  borular ise alman Noell firması tarafından gerçekleştirilmiştir.

Sonuç olarak  Atatürk Barajı inşaat sözleşmesinde 10 yıl inşaat süresi öngörülmüştür. Bununla birlikte dolgu hacmi açısından onun altıda biri kadar olan Keban Barajı’nda ise 10 yıl inşaat süresi verilmiştir. İki baraj karşılaştırılınca bazı DSİ uzmanlarının da belirttiği gibi Atatürk Barajı inşaat süresinin en az  15 yıl olması gerekirdi.

Atatürk Barajı’nın planlama safhalarında, projelendirmeye inşaatından kontrolüne kadar safhalarında, kamu yöneticilerinin büyük desteğinin, hazırlanan iyi organizasyonların, sağlanan sağlam finans kaynaklarının, güçlü iş makineleri ve büyük makine parkının, mühendis ve müteahhitlerin, zor iklim şartlarında çalışan işçi ve teknisyenlerin çok önemli fedakârlığı ve payı vardır.

Bir tesis planlanan süre sonunda işletmeye açılmazsa, gecikilen süre kadar yıllık gelirden mahrum kalınır. Ayrıca idarenin ve yüklenicinin şantiye ve sabit masrafları artar. Bunların yanında milli hasılaya katkısı azalır. Bugüne kadar Türkiye’de yapılan pek çok barajda 5-10 yıllara varan gecikmeler yaşanmıştır. Atatürk Barajı’nın zamanından önce bitirilmesi çok önemli ekonomik etkileri olmuştur.


Atatürk Barajı kati projesinde dolgu malzemesinin akarsu yatağından çekilen alüvyonlardan sağlanması öngörülmüştü. Böyle yapılmak yerine yakındaki bir bazalt ocağından dolgu malzemesi sağlanmıştır. Böyle yapılmakla en az 18 ay zaman kazanılmış oldu. Aslında kesin projede öngörüldüğü şekliyle yani akarsu yatağından alınacak alüvyon malzemesi ile dolgunun bitirilmesi çok zordu ve çok uzun zaman alabilirdi. Çünkü akarsu yatağındaki dolgu malzemesi miktarı baraj dolgusu için yeterli değildi. Ayrıca çok uzak mesafelerden yaklaşık 100 kilometre mesafeden malzeme taşınıp elenip yerleştirilmesi gerekirdi. Bu ise maliyeti ve inşaat süresini artıracaktı. Bu durum gövde dolgu süresinin en az 2 yıl daha uzaması demek olacaktı.

Bunlardan başka Atatürk Barajı memba batardosu yapıldıktan sonra onun yukarısında oluşan 100 metre derinliğindeki gölün içinden kum ve çakıl çıkarmak ekonomik bakımdan mümkün değildi. Bunun için gövde kesit zonları,  dolgu malzeme türü ve kaynağı değiştirilmiştir. Eğer kati projedeki en kesit ve malzeme türü değişmemiş olsaydı, baraj değil 15 yıla, 20 yılda bile bitirilemezdi.

Öte yandan dünyanın en büyük dolgu hacimli barajlarından birisi olan Atatürk Barajı’nın gövde malzemesi küçük ve az sayıda makinelerle kazılıp, işlenip, taşınıp yerine yerleştirilemezdi. Böyle yapılsaydı bu işlemler uzun zaman alırdı. Müteahhit firmanın yönetici ve teknik elemanları, tecrübelerine dayanarak bu işin çok sayıda ve büyük iş makineleri ile ancak gerçekleştirilebileceğini görerek çok sayıda ve o döneme göre en güçlü iş makinelerini satın alarak işe başlamışlardır.

Atatürk Barajı’nda yılda ortalama 8 milyar kilovat sat (kWh) elektrik üretilmektedir. 1 kWh enerjinin satış maliyetinden sağlanan faydanın 10  sent üzerinden 800 milyon ABD Doları/yıl, gayri safi milli hasılaya doğrudan ve dolaylı faydasının 1 ABD Doları cinsinden 8 miyar dolar/yıl olduğunu göz önüne alınırsa, Atatürk Barajı projesinde yapılan değişiklikler ile kazanılan 18 ayda, Türkiye 8,8x1,5=13,2 milyar ABD  doları kazanmıştır.

Öte yandan barajın yıllık net gelirinden de erken bitirmenin Türkiye’ye getirdiği ekonomik kazanç hesaplanabilir. Barajın yıllık maliyeti yaklaşık 350 milyon dolar, ortalama yıllık geliri ise 1 milyar dolardır. Buna göre barajın yıllık net geliri 650 milyon dolar esas alınarak hesaplar yapılmıştır.

Atatürk Barajı gibi çok büyük bir tesisin o yıllara göre yapılma süresi diğer barajlar dikkate alınarak 15 yıl tahmin edilmiştir. Buna göre baraj 5 yıl erken tamamlanarak 5 yılda 650x5=3,25 milyar dolar sadece milli ekonomiye kazanç sağlamıştır.

Atatürk Barajı sözleşmesinde inşaat süresi 10 yıl olarak kararlaştırılmasına rağmen baraj 8,5 yılda bitirilmiş ve işletmeye açılmıştır.  Bu süre kısalmasından yukarıda açıklanan bütün faktörlerin etkisi olmakla birlikte, sadece dolgu alüvyonları yerine bazalt seçimi ile 18 ay zaman kazanılmıştır.

Atatürk Barajının 18 ay erken bitirip devreye sokulmasının Türkiye ekonomisine katkısı 650x1,5=975 milyon dolardır.

Atatürk Barajı’nın zamanından önce bitirilmesi, sadece yıllık gelir artışları ile değil, baraj maliyetlerini de düşürmesi ve gayri safi milli hasılaya katkıları ile de Türkiye’nin ekonomisine önemli katkılarda bulunmuştur.


Yönetim ve Yapım Kuruluşları

İdare: Atatürk Barajı’nın planlama, tasarım ve inşaatında idare DSİ Genel Müdürlüğü’dür.  Barajın büyüklüğü dikkate alınarak DSİ Atatürk Barajı 16. Bölge Müdürlüğü kurulmuştur. 

Müşavir: Atatürk Barajı ve HES inşaatı müşavir firması AEJV Konsorsiyumu’dur (Electrowatt Engineering Services-İsviçre, Societe Generale Pour L’industrie-İsviçre, DOLSAR Mühendislik-Türkiye).

Müteahhitler: Atatürk Barajı ve HES inşaat ve hidromekaünik işlerinin yapımının müheahhitliğini Ata İnşaat yüklenmiştir. Ata İnşaat Palet İnşaat, Seri İnşaat ve Enerji-Su firmalarının birleşmesinden oluşan bir konsorsiyumdur. Bu üçlü ortak girişim konsorsiyumunda Palet İnşaat A.Ş. yüzde 35, Enerji-Su yüzde 30 ve Seri İnşaat yüzde 30 hisseye sahiptir. 

Atatürk Barajı ve HES inşaatı daimi teçhizat ve cebri borular imal ve montajının müteahhitliğini EJVA (Sulzer+Escher Wyss, BBC Boveri) yapmıştır. Derivasyon tünelleri inşaatının müteahhidi Doğuş İnşaat’tır. Atatürk Barajı, Şanlıurfa Tünelleri inşaatı müteahhidi Akpınar Grubu’dur. Bu tünellerin birinci ihalesini Doğuş İnşaat almıştır. Akpınar Grubu ikinci ihaleden sonra işi üstlenmiştir. 


 

ATATÜRK BARAJI’NIN TÜRKİYE VE DÜNYADAKİ YERİ 

Türkiye en çok baraj yapılan ülkeler arasında 8’inci sıradadır. Atatürk Barajı’nın Türkiye’deki barajlara göre üstünlükleri şöyle sıralanabilir: 

1- 84,5 hm3 gövde hacmi ile Türkiye’nin en büyük gövde hacimli barajıdır.

2- 2.400 MW kurulu gücü ile Türkiye’de yapılan en büyük HES’tir.

3- 48,7 km3 hazne hacmi ile Türkiye’de inşa edilen en büyük hazne hacimli barajıdır.

4- 18.000 km² sulama alanı ile Fırat sulamalarında en büyük sulama alanlı yapıdır.

5- Bu dev barajın gövdesi 80 ay gibi kısa bir zamanda

bitirilmiştir.

6- Türk mühendisi, işçisi ve müteahhidi tarafından yapılan en büyük barajdır.

7- Atatürk Barajı ve Şanlıurfa Sulama Tünelleri projeleri TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası tarafından 50 yılda 50 eser başlıklı çalışmada 50 proje arasında yer almıştır.

8- Atatürk Barajı 817 km² göl alanı ile Türkiye’nin en büyük baraj gölünü, Van Gölü’nden sonra ise 2’inci büyük gölünü meydana getirmiştir.


Atatürk Barajı’nın dünyada yapılmış olan (2013) barajlara göre yeri de dikkat çekicidir

1. 84,5 hm3 gövde hacmi ile dünyadaki en büyük gövde

hacimli 3. barajıdır.

2. Taşkın kontrol hacmi bakımından 50.000 hm3 ile dünyada en büyük taşkın kontrol hacimli 3’üncü barajıdır.

3. Yeniden yerleştirilen 55 bin kişi ile dünyada yeniden yerleştirilen nüfus bakımından 6’ıncı sıradadır.

4.  18.00 km² sulama alanı ile dünyada en büyük sulama alanlı 13’üncü barajdır.

5.  48,7 km3  hazne ile dünyadaki biriktirme barajları arasından en büyük hazne hacimli 20’inci barajdır.


 


Atatürk Barajı İhalesi

 Atatürk Barajı ihalesi, 26 Ağustos 1983 günü DSİ Barajlar ve Hidroelektrik Santrallar Dairesi Başkanlığı toplantı salonunda yapılmış ve 6 adet firma ve firma grubu bu iş için teklif vermiştir. Atatürk Barajı ve HES İnşaat İşleri’nin 102.814.062.500 TL bedel üzerinden; Palet İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti., Seri İnşaat ve Ticaret Ltd. Şti., Enerji-Su İnşaat Ticaret Ltd. Şti. grubuna ihale edilmesi kararlaştırılmıştır. Sözleşmesine göre işin süresi işe başlama tarihinden itibaren 120 aydır (10 sene). 

 Sözleşme tasarısının Maliye Bakanlığı’nca vize edilmesini müteakip, Palet İnşaat, Seri İnşaat ve Enerji-Su şirketleri tarafından 8/5132 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ve işe ait sözleşme tasarısı hükümlerine göre 500.000.000 TL sermayeli Ata İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi kurulmuş ve 28 Ekim 1983 günü Atatürk Barajı ve HES İnşaat İşleri Sözleşmesi imzalanmıştır.


İhale süreci izlenimleri, duygu ve düşünceler…

Atatürk Barajı projesi ihalesine girmek üzere bir araya gelen İTÜ’lü mühendislerin her biri, o tarihte mesleki tecrübenin doruğunda olan kişilerdi. Cumhuriyet tarihinin bu en büyük projesinin üstesinden gelebileceklerine yönelik kuşkulara karşın onlar azim, kararlılık ve büyük bir heyecanla ihale dosyalarını hazırladılar; büyük bir ustalığın ve tecrübenin eseri olan bu ihale dosyasında yazılanlar Ata İnşaat çatısı altında bir araya gelen İTÜ’lülerin ‘dil, duygu ve düşünce’ uyumunun bir kanıtı olarak Atatürk Barajı’nda hayata geçirildi. İşte, ihale sürecinden kesitler…    


Atatürk Barajı, gerek inşaat sürecinde gerekse tamamlandıktan sonra yurt içi ve yurt dışından pek çok devlet adamı ve üst düzey yönetici tarafından ziyaret edilmiştir. ( Nurhan Motugan arşivi)
Ahmet Cemal Kura: “İçimizde Cumhuriyetin en büyük okullarından alınmış feyz…”

“Atatürk Barajı yalnız geride kalan yapım kısmı değildir. Muhakkak bunun evvela etütleri, sonra planlamaları, sonra onun projeleri, istimlak planlamaları, muvakkat fizibilite raporları yapılmış, hatta son zamanda ekonomik durumumuzun istikrara doğru gitmesinden kuvvet alınarak muvakkat finansman kaynakları tespit edilmiş veya temin edilmiştir. Bunlar da çok büyük işlerdir. Sadece inşaatın geri kalan yapımını yapmak; hatta bu işin Türkiye üzerindeki ehemmiyeti takdir edilerek bir öncülük yapılmış, derivasyon tünelleri daha evvel ihale edilmiştir. Ve şimdi bu tüneller kardeş bir Türk firması tarafından bizim görüşümüze nazaran muvaffakiyetle de devam ettirilmektedir, yapılmaktadır. Bunlar da az işler değildir. Onun için biz kendimizi bu işe yarısından hatta yarısından da sonraki işleri hak etmiş bir firmalar grubu olarak görüyoruz. Daha evvelce yapılmış bir sürü işler vardır. En sonunda, bu iş için bir mukavele dosyası hazırlanmıştır. Tabii biz yüzlerce işe girdik ve aldık. Mukavele dosyasını tetkik ettiğimiz zaman hayretler içinde kalmamanın imkânı yok. Her noktası bu işi yaptırmak için bir aşkla çalışmanın, büyük bir ustalığın ve tecrübenin eseridir.

İçinde işin akımını sağlayan birçok abaklar ve işin bitimini sağlayacak birçok umdeler vardır. Öyle bir mukavele dosyası da biz görmedik ve hazırlanmasında emekleri olanları da takdirle karşılıyoruz.

Bütün bu anlatmalarımıza rağmen gene de kısmen tereddütlü olan kimseler olabilir. Onlara da son defa şunları söylemek mecburiyetini hissediyoruz: Biz bu büyük noktaya bedavadan gelmedik. İçimizde Cumhuriyetin en büyük okullarından alınmış feyz, memleketin dört bir köşesinde otuz beş senelik didinmenin tecrübeleri… Hiçbir maddi düşüncemiz yoktur. Biz bu işe hayatımızın geri kalan kısmını da vermiş olduğumuzu biliyoruz.

Son zamanlarda Türkiyemiz Atatürk’ün en büyük arzusu olan geri kalmışlık zincirini kırarak çağdaşlık düzeyinde muntazam adımlarla ilerlemeye başlamış durumdadır. Bu eserin yapımı ise Türkiye’nin dünya önünde bir imtihanı olacaktır. Böyle bir imtihanda, böyle bir milli davada milletimizi mahcup etmeye hiçbir hakkımız olmadığını biliyoruz. Kaldı ki Allah göstermesin böyle bir durumun utanmazlığına tahammül edecek bünyelere de sahip değiliz.” (DSİ, 1983).


Ertuğrul Kurdoğlu: “Bu işin büyüklüğü, manevi değeri beni büyülemişti”

Ata İnşaat, birçok insanın hayal gücünü aşan bu devasa projenin inşasına talip olduğunda, cüretkârlığı nedeniyle de fazlasıyla yadırganmıştı. Ancak Ata İnşaat’ı oluşturan şirketlerin ortakları, bu zorlu maratona kalkışabilecek nefese de enerjiye de sahip olduklarını düşünüyorlardı. 

Grubu oluşturan üç isim en yakın yol arkadaşlarını da ekibe dahil ederek, mekân tespitinden dünyadaki örnekleri incelemeye, fizibilite çalışmalarından hayalle gerçeklik arasındaki o hassas dengeyi tutturmaya çalışan stratejik toplantılara kadar geceli gündüzlü çalışarak 26 Ağustos 1983 tarihinde gerçekleşecek olan ihaleye hazırlanıyordu. 

O heyecanlı ve heyecanlı olduğu ölçüde gergin olan günleri şöyle anlatıyor Ertuğrul Bey:

“Bizler Palet İnşaat, Enerji-Su ve Seri İnşaat olarak üçlü bir ‘ortak girişim’ şirketi kurmuştuk. Bu iki firmanın sahipleri çok yakından tanıdığım, güvendiğim insanlardı ve ufak dahi olsa birer baraj yapmışlardı. Aralarında yalnız benim şirketim hiç baraj işi yapmamıştı. İhale dosyasını tetkik ettiğimde bu işin beni çok cezbettiğini hissettim. Düşündükçe bu işin büyüklüğü, manevi değeri beni büyülemişti. Bu işi almak için sonsuz bir arzu ve hevesle doldum. 

Bu arada diğer iki firma Ankara’da olduğu için ben de başmühendisim Nurhan Motugan’la beraber Ankara’da ortaklarla işin üzerinde detaylı çalışmalara başladım. Palet İnşaat bu işe çok arzulu idi. Enerji-Su ise Murgul’da büyük bir dekapaj işini iyi bir şekilde bitirdiği için işin alınmasına aynı derecede arzulu değildi. Böyle büyük bir işle bilge almak gururunu da tatmak istiyordu. Yoksa işin alınmasında bir iddiası yoktu. Bana gelince… Bu işe âşık olmuştum. Yegâne arzum ne yapıp edip bu işi alabilmekti. Bu iki ay içerisinde uyku uyuyamadığımı söyleyebilirim.

Bugünden düne bakarak düşündüğümde hayatında hiç baraj yapmamış biri olarak benim bu işi almamda, sanki ilahi bir gücün etkisi varmış hissine kapılıyorum. Aşkla yaptığımız bu işi Allah bize nasip etti. Ben iyi ki baraj yapmamışım o zamana kadar. Yapmış olsaydım belki o kadar cesur olmayabilirdim veya yapımında karşılaştığımız problemlere bilinen çözümlerle yaklaşarak engelleri aşmada sorun yaşayabilirdik.”


Sedat Üründül: “Ertuğrul’la ikimizin gözü karaydı”

Atatürk Barajı hacminde bir işi daha önce yapmamış olsalar da yine de baraj deneyimleri olan Palet İnşaat’ın sahibi Sedat Üründül’ün elinin ‘uğurlu’ olduğuna dair yaygın bir kanı vardı. Sedat Bey, Ata İnşaat olarak ihaleye katıldıkları o büyük günde, bir anlamda rakipleri sayılabilecek bir şirketi temsilen DSİ binasındaki ihalede bulunan çocukluk arkadaşı, Doğuş Grubu temsilcisi, mühendis Haluk Derman’ın sonucu hissettiğini anlatırken şöyle diyordu:

 “Dört Türk firması, iki de yabancı firma olarak Ankara’daki DSİ binasında heyecanlı anlar yaşıyoruz. Benim mahalleden arkadaşım olup, daha sonra benden evvel İTÜ İnşaat Fakültesi’ne giren ve mezuniyetimizden sonra da İstanbul Radyosu’nun inşaatında birlikte çalıştığımız Haluk Derman’ı da salonda gördüm. Ertuğrul ve Gökçe Aykut ile sohbet ediyoruz. Haluk da kendi arkadaşlarıyla oturuyor. Uzaktan bana seslendi. ‘Sedat bu işi siz alacaksınız!’ dedi. Biraz da gülerek ‘Nereden biliyorsunuz?’ diye sordum. ‘Ben gördüm, teklif senin elinle verildi. Onun için böyle söylüyorum. Malum, senin elin uğurludur’ dedi. Ertuğrul hatırlar bunu. 

 Ertuğrul’la ikimizin gözü karaydı. Çok sevdiğimiz rahmetli arkadaşımız Gökçe Aykut o gün için ihaleyi kazanmasaydık belki daha çok sevinecekti. İşin hacmi gereği çok büyük sorumlulukları kabulleniyor olmak kolay mesele de değildi. Onu anlıyorduk. Çok bilgili ve kültürlü bir mühendis arkadaşımızdı. Tabii ki o güne kadar bu çapta büyük bir barajın yapımında yer almadığı için fazlasıyla tedirgindi.”

Ertuğrul Bey ise ihtiyaç duydukları güce sahip olduklarına tereddütsüz inanıyordu. O, en küçük ayrıntısına kadar kafasında şekillendirdiği dev projeye bir an önce başlamak için sabırsızlanıyordu. 

Seri İnşaat’ta bir üçlü ekip vardı. Bu ‘üçlü’ ekibin 40 yıl kadar uzun bir süre boyunca, emekli oldukları ana kadar bir arada aynı çatı altında çalışması da bir tesadüf olmasa gerektir. Ata İnşaat’ın Yönetim Kurulu’nda da bulunan, Atatürk Barajı’nın Genel Koordinatörü Nurhan Motugan, barajın Beton Grup Müdürü Hakkı Dağdeviren ve barajın unutulmaz Finans Müdürü Turan Uğur… Nurhan Bey ile Hakkı Dağdeviren İTÜ’den 1954 yılında mezun olan iki sınıf arkadaşı aynı zamanda.


 

Sedat Üründül’ün Barajla ilgili söyledikleri:

Ata İnşat Yönetim Kurulu Üyesi Sedat Üründül, Atatürk Barajı ihalesi ile ilgili olarak Kabataş dergisinde yayımlanan ‘Atatürk Barajı Dünya Çapında Bir İşti’ başlıklı mülakatta şunları söylüyor:


İhaleyi alabileceğinizi düşünüyor muydunuz?

Çok güçlü rakipler, yabancı ortaklar da vardı sonuçta…

Var tabii, yabancı ortaklar da vardı. Bir de en büyük rakip Doğuş şirketi idi. Onlar bizden hem daha kuvvetli mali bakımdan hem de daha çok baraj inşaatı yapmışlardı. Biz de Palet olarak oldukça büyük 2 tane baraj yaptık, onların da faydası oldu tabii… İhalede birinci olduk. Ve üç firma birlikte Ata İnşaat’ı kurarak Atatürk Barajı’na başladık. Korkunç bir makine parkı, o kadar büyük bir makine parkı ki inşaat esnasında 2-3 sene zarfında Amerikan inşaat dergilerinde şöyle bir ifade çıktı: “Halen yeryüzünde en büyük makine parkıyla çalışan şantiye, Türkiye’de Atatürk Barajı’nı yapan firmanın şantiyesidir.”


Makine adedini hatırlıyor musunuz?

En büyük yükleyiciler, 200’ün üstünde makine sayısı. 85 tonluk damperlerden yalnız 200 tane geldi. Bu makinelerin alınmasında Turgut Özal’ın büyük rolü vardır. Maalesef baraj bittikten sonra o koskoca makine parkına Türkiye’de bir iş bulamadık. Ürdün’de bir iş aldık ama o da o kadar büyük değildi. Makinelerin dörtte birini bile götürmedik. Atatürk Barajı’nı biz 1992’de bitirdik. 10 seneydi süresi, biz 9 senede bitirdik.


Proje bedeli ne kadardı?

Bizim inşaat bedeli 1 milyar 165 milyon dolardı. Yalnız inşaat, transformatörlerin falan toplamıyla 2,8 milyar dolara mal oldu. 8 türbin devamlı çalışıyor, sulama yapıyor. Korkunç bir göl Atatürk Barajı. Van Gölü’nden sonra Türkiye’nin 2. büyük gölü oldu.


“Makine parkımız çok genişti” dediniz, makine markalarını hatırlar mısınız?

200 milyon dolarlık Caterpillar vardı.


Toplamda kaç kişi vardı çalışan?

Atatürk Barajı inşaatı sırasında, şantiyede yalnız bize bağlı 218 mühendis vardı. Kontrol ve Devlet Su İşleri mühendisleri hariç. İstanbul’da ve Ankara’da bir şubemiz vardı, oradaki mühendislerle 250’yi buluyordu. 890 kişi çalıştığı oldu işçi olarak. (Üründül, 2006)


 
Nurhan Motugan: “Hıh, siz mi yapacaksınız barajı?”

“Ben de Gökçe Bey gibiydim. Elim ayağım titrer böylesi durumlarda. Hep garantide ve emniyette olmayı isterim. İyi bir müteahhit tipi değilim. İhaleyi kazandığımızı duyunca çok sevindim tabii. Dışarı çıktık, arabalarımıza doğru giderken Gökçe Bey, biraz uzaktan, Ertuğrul Bey ve benden ayrı yürüyordu. Gökçe Bey yolun sol kaldırımında hızlı adımlarla ve düşünceli bir yüz ifadesiyle ilerliyordu. Ofisine gittiğini öğrendik sonradan. Biz de İstanbul’a doğru yola çıkmıştık. İhale dosyalarımızın üç tanesini koltuğumun altına sığdırdım. Akşam 20.00 uçağıyla döndük. Hiç unutmuyorum, Yeşilköy Havaalanı’na geldiğimizde dosyanın birini koltuğumun altından düşürdüm; tam eğildim alacağım, adamın biri gelip, ‘Hıh, siz mi yapacaksınız barajı?’ dedi. Herhalde konuyu bilen biriydi ve benim gibi sakar birisine bu işi hiç yakıştıramadı.”

Türkiye’nin, dünya inşaat piyasası karşısında bu barajla sınava girdiğini düşünen Ertuğrul Bey, Sedat Üründül ve Necdet Semker ile kol kola olmaktan büyük bir haz ve onur duyduğunu her zaman altını çizerek vurgulayacaktır.



 

İnş. Y. Müh. Nurhan Motugan:

“Atatürk Barajı projesinden sonra hiçbir iş bizi bu denli heyecanlandırmadı”

Atatürk Barajı Genel Koordinatörü Nurhan Motugan.

Ertuğrul Kurdoğlu’nun “Çok çalışkandır ve sözünü esirgemez. Beni hiç hayal kırıklığına uğratmamıştır. 38 sene çalıştık Nurhan’la ve birbirimizi hiç kırmadık” dediği Nurhan Motugan, Atatürk Barajı ihale sürecinden projenin tamamlanmasına kadar, genel koordinatör olarak tüm aşamalarda sorumluluk almış bir İTÜ’lü. Bugün 93 yaşında bir çınar Nurhan Motugan, Atatürk Barajı yapımı yıllarından hafızasında kalanları İTÜ Vakfı Dergisi’ne anlattı.


“Atatürk Barajı ihalesine girmeden önce ben Ertuğrul Kurdoğlu’nun Seri İnşaat şirketinde genel koordinatör olarak çalışıyordum. Seri İnşaat’taki iş arkadaşlığımız 1974 yılında başladı. Atatürk Barajı inşaatını yapmak üzere üç şirketin ortaklığı ile kurulan Ata İnşaat şirketinde de Atatürk Barajı inşaatının genel koordinatörlük görevini üstlendim. Ata İnşaat’ı oluşturan ortaklar baraj inşaatı bittikten sonra da bu ortaklığı aynı isim altında devam ettirme kararı aldılar. Baraj inşaatına başladığımızda ben 60 yaşındaydım, yönetim kurulunu oluşturan ortakların her biri de aşağı yukarı bu yaşlarda ya da birkaç yaş büyüklerdi. Seri İnşaat’ta başlayıp, Ata İnşaat’la devam ettiğim çalışmalarım bu grupla 38 yıl sürdü. Yaşım şu anda 93’ü geçiyor, baraj dönemine ilişkin rakamsal bilgileri hatırlayabilmem zor. Ben yapı olarak meslek yaşamım boyunca hep çok çalışan, gayretli biri oldum. Şirketin yönetim kademesinde en çok görünen, koşturan bendim, doğal olarak beni genel koordinatör yaptılar, neticede dominant bir insanım. Ertuğrul Bey bana çok güvenir, her şeyi bana bırakırdı. Ben daha çok finansal işlere bakıyordum, her şeyi bilerek koşturuyordum neticede.

İhaleye hazırlandığımız günlerde herkes şaşırmış, bizim bu işi yapabileceğimize ilişkin kuşkular, tereddütler belirmişti. İhaleyi aldıktan sonra Hollandalı bir mühendisle Oymapınar Barajı’nı ziyarete gitmiştik. Orada çalışan Fransız bir mühendisin, etrafındakilere, “Türkler bu işi başaramaz” şeklindeki konuşmalarına kulak misafiri olmuş ve çok kızmıştım. Bu önyargılı değerlendirmeler yabancılara da yansıyordu. Bana, “Sen hiç baraj yapmadın, en büyüğünden başladın” diyenler oldu. Çok gergindim tabii. Tünel işinde o kadar iyi değildik ama baraj inşaatında bu konuda kendimizi epeyce geliştirdik. Özal o dönemde başbakandı ve bu proje için büyük fedakârlık etti. Para konusunda çok sıkıştığımız zamanlarda hemen ona giderdik ve sorunu çözerdi.

Atatürk Barajı büyüklük ve mühendislik teknolojisi olarak öylesine müthiş bir projeydi ki inşaat sektöründe Türkiye’nin önünü açtı, büyük bir atılım oldu. İnanılmaz bir makine parkı vardı. Projede on binlerce insan çalıştı, herkes için ve tabii ki bizlere kazandırdığı tecrübeler açısından da bir okul gibiydi. 

O dönemde iş makinelerini ve pek çok teçhizatı genellikle Avrupa ülkelerinden alıyorduk. Bu nedenle Avrupa ülkelerinin pek çoğuna defalarca gidip-gelir müşavirlik firmalarıyla görüşür, makine-teçhizat alımı yapardım. Bu proje süresince iş makineleri satın almak ve yeni teknolojileri yerinde görmek için İngiltere’den Japonya ve Amerika’ya kadar pek çok ülkeyi ziyaret ettim. Bütün satın almalar benden geçtiği için bu ülkelerde beni iyi tanırlardı. Avrupa firmalarından da çok gelen-giden olurdu. 

Atatürk Barajı inşaatı tamamlandıktan sonra Ata İnşaat olarak sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde inşaat projeleri almaya çalıştık, ENKA ile de ortak proje girişimlerimiz oldu. Bu nedenle Çin’den İran’a, Avrupa ülkelerinden Rusya’ya kadar dünyayı dolaştım diyebilirim. Fakat Atatürk Barajı’nın yanında, peşinden koştuğumuz o projelerin hiçbiri bizi yeterince tatmin etmedi, heyecanlandırmadı. Tabii ortakların da yaşları ilerledi ve biraz rehavete kapıldılar. 

Bu proje bizlere büyük tecrübeler kazandırdı ama bir taraftan zaman, ortam ve şartlar da değişiyor. Buradan kazandığımız büyük tecrübeden dolayı kimse de ‘Bundan yararlanalım’ deyip bir şey sormadı. 

Şartlar ve öncelikler de bizim zamanımıza göre çok değişti. Bizim için vatan, millet öncelikliydi, menfaat çok gerideydi; Atatürk Barajı projesinin başından sonuna bu ruh hali ile çalıştık. Sonuçta bu proje iyi bitti ancak orada yapılan işler biraz geç konuşuldu.”

 

İTÜ’lü ekibin azmi ve heyecanı

Fırat Nehri, bu sınavda yarışan İTÜ’lü ekibin azmine ve heyecanına tanık olmuştur. Bu nehir artık, Atatürk Barajı ile Türkiye ekonomisinin en önemli unsurlarından biri haline gelecekti. Ne zaman? İhale tarihinden sekiz buçuk yıl sonra… 10 yılda bitmesi gereken inşaatın sekiz buçuk yılda tamamlanabilmesi ve 1991 yılında barajın çalışmaya başlaması, bu işin lokomotifi olan Ata İnşaat yönetiminin ‘dil, duygu ve düşünce’ uyumunun bir kanıtıydı. Bir ‘organizasyon duayeni’ olan Ertuğrul Kurdoğlu’nun; verilen sözlere sadakati tartışılmayan dirayetli ve öncü bir lider olan Sedat Üründül’ün ve her ikisinin uzmanlığına saygı duyan, uzlaşmacı, çözümcü ve saygın kişiliğiyle iz bırakan Necdet Semker’in uyumu… Bu uyumun huzuruyla sahada yıllarca özveriyle çalışan üst düzey yöneticiler, mühendisler, işçiler ve elbette tüm emeği geçenlerin aileleri…

Ata İnşaat’ın şu isimlerden oluşan Yönetim Kurulu göreve hazırdı:

Seri İnşaat: Ertuğrul Kurdoğlu, Nurhan Motugan; Palet İnşaat: Sedat Üründül, Hayri Bingöl, Ahmet Cemal Kura; Enerji-Su: Necdet Semker, Gökçe Aykut ve Muammer Özkavaf.


Atatürk Barajı’nın temeli atılıyor

Atatürk Barajı ve HES inşaatının temeli 3 Kasım 1983 Perşembe günü Cumhurbaşkanı, Milli Güvenlik Konseyi Üyeleri, Başbakan ve bakanların katılımı ile başta Urfa ve Adıyaman illeri olmak üzere çevre illerden gelen coşkulu büyük bir kalabalıkla atılmıştır. O tarihte DSİ Genel Müdürü olan Sabahattin Sayın törende şöyle konuştu: “Sınır değiştiren ve bu sebeple de önemli olan bu büyük akarsuyumuz Fırat Nehri üzerinde inşa edilecek böyle bir yapının bir Türk firması tarafından taahhüt edilmesini gurur verici olarak değerlendiriyorum.” 

Ata İnşaat, temel atma törenleri yapılsa da hemen avans alarak işlere başlamamıştı. İşe nasıl başlandığını Ata İnşaat Yönetim Kurulu Üyesi Ertuğrul Kurdoğlu şöyle anlatır:

“Seri İnşaat olarak İzmir-Foça yolu ve Kırıkkale rafineri ihalesini yeni bitirdiğim için makineler ve kadro bekliyordu. Derhal şantiyeye giderek işe koyulduk. Bütün Avrupa’nın gözleri üzerimizdeydi. Şaşırmış gibiydiler, ‘şantiye kurmadan gelişigüzel girişmişler’ diyorlardı. Bizim kaybedecek zamanımız yoktu. Bütün imkânlarımızı zorlayarak işe koyulduk. Şantiye binalarını icabına göre üç kere yeniledik. En sonunda ‘Beyaz Saray’ dediğimiz çok güzel ve işe layık şantiye binalarımızı yaptık. Avrupalılar yavaş yavaş fikir değiştirmeye ve ‘Bunlar doğru şeyler yapıyor’ demeye başlamıştır. Çok göz önünde tutulduğumuz için burada 36 odalı, güzel bir ‘beş yıldızlı’ otel (misafirhane) yaptık ve bu arada 30’un üzerinde büyükelçi ve eşlerini ağırladık. Hepsi son derece mütehassis olmuştu. Devlet adamlarını, iktidardan muhalefete, yabancı konuklardan yerlisine çok sayıda ünlü-ünsüz konuğu bu otelde ağırladık. Vahit Halefoğlu Dışişleri Bakanı iken pek çok ülkenin dışişleri bakanları, elçiler farklı zamanlarda barajı ziyaret ettiklerinde bu otelde kaldılar. Yerli ve yabancı gazetecileri de ağırladık.”


Atatürk Barajı’nda  Organizasyon ve Yönetim

DSİ Genel Müdürlüğü, merkezde Barajlar ve HES Daire Başkanlığı Jeoteknik Hizmetler Daire Başkanlığı, Teknik Araştırma ve Geliştirme Daire Başkanlığı ve Tarımsal Kalkınma Daire Başkanlığı olmak üzere mali ve idari yönden ilgili başkanlıklarla şantiyede ise kurulan Bölge Müdürlüğü teşkilatıyla Atatürk Barajı’ndaki görevlerini yürütmüştür.

Genel Müdürlük ile bölge teşkilatı arasındaki yetkiler, tamimlerle belirlenmiş ve Genel Müdürlük tarafından onaylanan projeler ve yapılan ihaleler Bölge Müdürlüğü tarafından uygulanmıştır. Bölge Müdürlüğü teşkilat şeması, barajdaki yapılara göre düzenlenmişti: 

Bölge müdürü, İTÜ İnşaat Fakültesi 1952 mezunu Y. Müh. İsfendiyar Tuncer, 1. Bölge Müdür Yardımcısı İTÜ 1968 mezunu Raif Özenci, 2. Bölge Müdür Yardımcısı, İTÜ 1969 mezunu Selami Oğuz, 3. Bölge Müdür Yardımcısı Ziraat Y. Müh. Nafiz Oral, 4. Bölge Müdür Yardımcısı Makine Y. Müh. Besalet Timoçin 1984 yılı ocak ayının ikinci günü Prof. Dr. İlhami Karayalçın’ın Ata İnşaat binasında Ertuğrul Bey ile randevusu vardır. İlhami Bey, 1954 yılı İTÜ mezunlarından… İstanbul’un metro projesinde Fransızlarla çalışan, daha sonra da ABD’de Purdue Üniversitesi’nde endüstri mühendisliği üzerine eğitim görmüş, Indiana Scholl of Business’da misafir olarak dersler veren bir hocadır. İşletmelerin kurulması, işletilmesi, yönetimi ve organizasyonu gibi özel alanlarda yönlendirici bir uzman kimliğiyle Türkiye’nin sanayi hayatına damgasını vuran pek çok kuruluşta görev alan liderleri yetiştiren bir hoca…

Ertuğrul Bey, Atatürk Barajı’nda işler başlayınca özellikle idare tarzında bazı zaafların görüldüğünü belirterek “Bu işin bir misyon ve intizam içerisinde yapılması gerekiyordu. Prof. Dr. İlhami Karayalçın’la birlikte bir iş yönetmenliği yaptık ve işleri buna göre yönetebilmeyi başardık” diyor. 

14 Mart 1984’te yönetim kurulu ve organizasyon şeması ortaya çıkarılır. Sedat Üründül, Yönetim Kurulu Başkanı olarak belirlenir. İcra Komitesi’nde ise Genel Yönetim ve Koordinasyon Ertuğrul Kurdoğlu, Mali Planlama ve Kontrol Sedat Üründül, Makine Planlama ve Kontrolün sorumlusu olarak da Gökçe Aykut hemen iş planlarını hazırlatırlar. Nurhan Motugan da Genel Koordinatör olarak kolları sıvamıştır.

Proje Koordinasyon Komitesi de oluşturulmuştur: Necdet Semker, Hayri Bingöl ve Muammer Özkavaf.

Ata İnşaat ise şantiyede yapılara göre değil, hizmetlere göre organize olmaktaydı:

Genel Koordinatör İnş. Y. Müh. Nurhan Motugan, Şantiye Genel Müdürü İnş. Y. Müh. Erdoğan Bayındır, Mali İşler Müdürü Turan Uğur, Protokol Hizmetleri Müdürü İnş. Y. Müh. Rahmi Çetinkaya, Plan-Proje Grup Müdürü İnş. Y. Müh. Mustafa Kafalıer, Kazı ve Dolgu Grup Müdürü İnş. Müh. Kemal Öğrenci, Beton Grup Müdürü İnş. Y. Müh. Hakkı Dağdeviren, Teknik Hizmetler Grup Müdürü İnş. Y. Müh. Sıtkı Bursalı, Sondaj ve Enfeksiyon Grup Müdürü Maden Müh. Yıldırım Özbayoğlu, Daimi Teçhizat Grup Müdürü Makine Y. Müh. Erol Helvacıoğlu, Makine İkmal Grup Müdürü Makine Y. Müh. Sait Arasan. 

Anılarını ‘Ata İnşaat Beton İşleri’ adıyla beş ciltte kitaplaştıran İTÜ İnşaat Fakültesi mezunu Hakkı Dağdeviren, Atatürk Barajı’nın başka hiçbir mühendislik işiyle kıyaslanmaması gerektiğini düşünenlerden biridir. Hakkı Bey, “Bakın efendim, esasında şantiyelere fazla masraf yapılmaz” diyerek söze başlıyor: “Ertuğrul (Kurdoğlu) Bey barajın şantiyelerine çok özel bir önem ve değer verirdi. Batılıların bile görmediği kadar çalışanların ihtiyaçlarına yanıt verecek bir şantiye yaptı. Üç tane yüzme havuzu yapıldı. Bir tanesi DSİ için. Baraja başlamadan önce şantiye ve DSİ’nin binaları yapıldı. 200 bin metrekarelik alandan 60 bin metrekareyi DSİ’nin bölge binaları oluşturuyordu. Şantiyeler çok güzel oldu. Çok çalıştık ama hayatımızın en güzel günlerini şantiyede geçirdik. Ayrıca 300 küsur daire yapıldı. 13 tane villa. Barajın hemen yanında. Bunlar çalışan mühendisler için yapıldı. Aşağı yukarı 185 mühendis vardı.”


Uluslararası Etkiler

Atatürk Barajı yatırımlarının büyük kısmı, kendi ulusal kaynaklarımızdan karşılanmıştır. Önceleri dış ülkelerin destek ve kredi konusunda soğuk davranışları, baraj inşaatı tamamlandıktan sonra değişmiştir. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), Dünya Bankası (IBRD), Avrupa Birliği (EU), Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Dünya Su Konseyi (WWC) vb. gibi çeşitli uluslararası platformlarda, Atatürk Barajı olumlu sözler ve övgüyle anılmaktadır.

Atatürk Barajı inşaatı dünyada ses getirmiştir. İş süresince Ata İnşaat’ın yüksek performans ve iş kalitesi kendini göster

meye başlayınca, yabancı basındaki olumsuz ifadeler yerini övgü dolu cümlelere bırakacaktır. “Time” dergisi Türkiye ile komşuları arasındaki su savaşını konu alan yazısında Atatürk Barajı’nı “Türkler’in yaptığı dev bir eser” olarak niteleyecektir. İngiltere’de yayınlanan “The Tunneling” dergisi de Atatürk Barajı’nın “Cut and Cover (kaz ve kapa) Galerisi’ni kapak  fotoğrafı olarak kullanacak ve iç sayfalarında da barajın yapım çalışmalarından ayrıntılarıyla ve övgüyle söz edecektir. 

Atatürk Barajı inşaatı ayrıca pek çok uluslararası yayında yer almıştır. 


Atatürk Barajı: İkinci bir okul

Atatürk Barajı hatırasına basılan kağıt para.

Atatürk Barajı’nda, kamuda veya özel sektkörde çalışan yüzlerce mühendis, büyük şantiye organizasyonları, makine parkı kullanımı, insan yönetimi, proje hazırlama ve uygulama, teknoloji geliştirme, müşavir-idare-müteahhit münasebetleri, müteahhitlerin birbirleriyle münasebetleri, baraj şantiyesi kurulması gibi pek çok konuda bizzat yaşayarak çok önemli bilgi ve tecrübeler kazanmışlardır. Gerçekten burada çalışanlar büyük şantiyeleri yönetmekten finans kaynağı sağlamaya ve fizibilite çalışmaları yapmaya kadar farklı konularda tecrübeler elde etmimşlerdir. Bu baraj, ister kamuda, ister müteahhitte veya müşavirde çalışsın, burada çalışan teknik elemanlar için ikinci bir okul görevi görmüştür. 



 

Atatürk Barajı ve Türkiye’ye Etkileri

Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu

Editör: Cengiz Ayvaz, Hakan Feyyat

Scala Yayıncılık

Kasım 2014


Ertuğrul Kurdoğlu, bir örnek proje olan Atatürk Barajı’nın yapımında kullanılan teknikleri, organizasyon ve yönetim metotlarını bütün vatandaşların, yöneticilerin ve teknik elemanların öğrenebilmesi için bir kitap hazırlanmasını istemiştir. Bu noktadan hareketle hazırlanan Atatürk Barajı ve Türkiye’ye Etkileri kitabında, Atatürk Barajı’nın planlama, inşaat ve işletme safhalarında yaşananlar ve ülkeye sağladığı faydalar değerlendirilmiştir. Kitapta barajın teknolojik özelliklerinin yanı sıra ülke ve bölge ekonomisine etkileri, bölgenin sosyal yapısında yarattığı dönüşümler de ele alınmıştır. 

Atatürk Barajı’na İTÜ mühendislik fakültelerinden mezun olmuş mühendisler öncülük ettiğinden, Ertuğrul Kurdoğlu kitap projesinin de İTÜ’de gerçekleşmesini, satıştan elde edilecek gelirin İTÜ’ye bağışlanmasını arzu etmiştir. Bu noktadan hareketle dönemin İTÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karaca ile temasa geçerek 2012 baharında kitap çalışmasını başlatmıştır. Ata Holding’in Türkiye’nin bilim, teknik ve kültürüne armağanı olan bu çalışma Prof. Dr. Necati Ağıralioğlu tarafından hazırlanmıştır.


 

Derleme: Hatice Yazıcı Şahinli

Kaynak: Atatürk Barajı ve Türkiye'ye Etkileri

Prof Dr. Necati Ağıralioğlu, 2012, Scala Yayıncılık


17 görüntüleme0 yorum
bottom of page